Galatasaray yönetiminin kolu kanadı da kırıldı. Görmüyor, duymuyor ve konuşmuyorlar. Olan yine Galatasaray taraftarına oluyor.
EVREN GÖZ YAZIYOR...
www.twitter.com/evrngz
Türk Telekom Arena, çevre düzenlemesi tamamlanmamış, insanların ilkel yollarla gidip yine ilkel yollarla döndüğü bir yer malesef. Samsunspor maçına çalıştığım kanalın aracı ile değil de metro ile gitme gafletinde bulundum. İlk dakikalarda taraftarın futbol hasreti, diyalogları, heyecanı mutluluk vermişti. Ancak stada yaklaştıkça o mutluluk, yerini izdihama; bıkkınlığa ve isyana bıraktı.
Binlerce insan, üst üste; Hindistan banliyöleri kıvamında ağır ağır maça gidiyor. Dönüşü zaten anlatmaya gerek yok...Onca yorgunluğun üstüne hem de 2011 yılında, verdiği para burnundan geliyor binlerce insanın. Yazıktır, ayıptır...
Ali Sami Yen'den ayrılırken bu rezalet için mi umutlandırdılar insanları? Adnan Polat acele etmişti stadı açarak dendi de, üzerinden aylar geçti; hala eziyet çekiyor binlerce kişi. Böyle giderse, Galatasaray yalnızca F.Bahçe ve Beşiktaş maçlarını kapalı gişe oynayacak. Maalesef stadyum yapınca her şey tamam sanıldı. Yolu olmayan Olimpiyat Stadı çilesinden sonra, Galatasaray taraftarı başka bir sınavın ilk günlerini yaşıyor.
İşin en acı tarafı da, Galatasaray yönetiminin eli kolu bağlı. Çünkü özellikle o açılışta yaşanan protestonun ardından Galatasaray yönetiminin kolu kanadı da kırıldı. Görmüyor, duymuyor ve konuşmuyorlar. Olan yine Galatasaray taraftarına oluyor.
İnsanları o halde görmek çok sinir bozucuydu. Metroda nefes almakta zorlanırken, babasının kucağındaki küçük bir taraftarla göz göze geldik. Yüzündeki belli belirsiz gülümsemenin altında bir tedirginlik saklıydı. O kadar kalabalığı ilk kez görmüştü, kimsenin insanlara bu tedirginliği yaşatmaya hakkı yok. Ki, o gün yaşanan yangın paniği çocuklarını maça gönderen aileleri de mağdur etti. Bir çok Galatasaraylı arkadaşımdan bu konuda mail ve telefon geldi. TT Arena'nın sorunlarını dile getirmek gerekiyor.
Ayrıca stadın dış cephesinin o iptidai beton görüntüsü de tam bir İstanbul klasiği. TT Arena'nın ancak içinde bulununca keyfini yaşıyorsunuz.Fakat sorunları bunlarla da bitmiyor. Basın tribününde küçük ekranlar için ayrılan noktalar hala boş. Karşılaşmada bir pozisyonu kaçırdığınız an, tekrarı yok. Bu da sizi topu pür dikkat izlemeye mecbur kılıyor. Bir de basın toplantısının gerçekleştiği salonda telefonunuz çekmiyor, dünyadan kopuyorsunuz. Bunlara ne zaman çözüm bulunacağı meçhul.
"STADI KADIN VE ÇOCUKLARLA DOLDURMAK MARİFET DEĞİL" TFF, aldığı yeni kararla seyircisiz maçları kaldırdı. İlk uygulama F.Bahçe-Manisaspor maçında gerçekleşti. Yaklaşık 42 bin kadın ve çocuk, stadı doldurdu. Peki TT Arena, bu eziyetler eşliğinde dolsa ne olur? O gün canlı yayın dolayısıyla F.Bahçe stadının etrafındaydım.Kadınlar, çocuklar gerçekten mutluydu. Bugün, aynı şeyin TT Arena'da yaşanma ihtimalini düşünelim. Böylesine zorluklarla dolu bir maç yolculuğu hangi çağdaş anlayışın ürünü olur? Diyelim 50 bin kadın ve çocuk TT Arena'yı doldurdu. Sen o insanlara sağlıklı koşullar yaşatmazsan, stadı doldursan kime yarar? Marifet, stadı kadın ve çocuklarla doldurmak değil, onları mutlu edebilmektir. Bu mutluluk da maalesef TT ARENA'nın bu şartlarında yaşanmaz.
"ÇATI, YEL, ÇİM" TT Arena'nın ihalesinde "çatı" maddesinin olmadığını söylemişti TOKİ.Hatta dönemin stattan sorumlu yönetim kurulu üyesi Işın Çelebi, basın toplantısı esnasında bu konu hakkında küçük çapta bir kriz yaşamıştı. Adnan Polat, çatının Galatasaray kulübü tarafından yapılacağını öne sürmüştü, fakat Polat'ın düşmesinin ardından bu konu da rafa kalktı. Yeni yönetimin çatı hakkında güzel projeleri var fakat yine bir süreç bekliyor Galatasaray taraftarlarını. Aynı yönetim, çatısı olmayan statta verilen "büyük" konser için futbolcularının oynadığı çimlerin deformasyonuna karşı hareketsiz duruyor. Geçen sezon her pozisyonda ayağı kayıp düşen bir Galatasaray takımı vardı sahada; bu yıl da futbolcular zeminden hiç memnun değil. Trilyonlar harcanıp stadyum yapılıyor fakat asıl önemsenmesi gereken "zemin" çok da önemsenmiyor.
Bir de rüzgarlık vardı Olimpiyat Stadı'nda meşhur. O takılana kadar Galatasaray defansı pek çok rakip forvetin rüzgarına takılmak zorunda kalmış, puanlar uçup gitmiş; sonunda da Terim yuvadan uçmuştu.
"GALATASARAY TELEVİZYONU VE MEDYA" GS TV, kısa süre öncesine kadar bir decoderin içindeki kapalı kanallardan biriydi. Yiğit Şardan'ın projesi tutmadı. Oysa herkes, kulübün aylık 5 TL'lik abone parasıyla kurtulmayacağını ve kulübe katkı demenin GS TV aboneliğinden geçmeyeceğini biliyordu. Türk insanının alışkanlıklarından en zor vazgeçen toplumlardan birine ait yaşadığını anlayamadılar. Peki ne oldu, GS TV açıldı; ama hala beklenen seviyede yayın yapamıyor.
Galatasaray taraftarı, GS TV'den daha fazlasını bekliyor. Çünkü böylesine büyük bir markanın televizyonu daha iddialı, daha cazip ve daha etkin olmalı.
Örneğin Arda Turan, Atletico Madrid'e transfer olduğunda İspanyollar bu Bayrampaşalı delikanlıyı aldılar Vicente Calderon'a götürdüler. Naptılar, alıp soyunma odasını gezdirdiler. Tribünde harika bir röportaj yaptılar. Marka olmak kolay değil. Galatasaray markası, Muslera gibi parlak bir ismi önce Galatasaray Adası'nda Avrupa ile Asya'nın birleştiği yerde gösterip, ardından Ali Sami Yen'in arazisinde Maldini'nin "Bana kimse burada 25 bin kişi olduğuna inandıramaz, kaleci Dida'yı maç boyunca duyamadım" sözlerini anımsatarak iki cümle söyletip, basit bir iki efect geçişiyle TT Arena'nın ortasında etrafında dönerek şık bir çekim yapmak kimsenin aklına geldi mi?
Bu, Olympiakos taraftarlarının isyanlarına rağmen Yunanistan'dan ülkemize gelen Riera için de yapılsa; Riera'ya gidip Efes harabelerinde Galatasaray formasıyla görsek; yahut Eboue'yi Somali kampanyası için imzaladığı formasıyla kullansak? Felipe Melo, Taffarel'e olan hayranlığını anlatsa tam da Taffarel Parken Stadı'nda Henry'nin kafasını mucizevi şekilde savuştururken. Bunları yapmak çok mu zor?
GS TV, tarihi başarılarla dolu bu kulübün yetiştirdiği değerleri neden konu almaz? Neden Baba Gündüz'ün Metin Oktay'a yazdığı mektubun aslının şu an kimde olduğu araştırılmaz? Galatasaray'ın basketbolu Türkiye'ye getirdiği ve fırtına gibi estiği yılları bilmeden, bugün son 5 yıla bakıp amatör branşlar başarısız diyen insanlara "öğreti" niteliği taşıyacak bir program yapmak çok mu zor?
Galatasaray'ın o başarılı erkek basketbolcuları, 14 yıl üst üste şampiyon olurken eminim bunların unutulacağından habersizdi. Galatasaray'ın bayanları 7 yıl üst üste hiç mağlup olmadan şampiyon olduklarında da bilmiyorlardı isimlerinin dahi anılmayacağını. "Yenilmez Armada" olmak kolay değildir. Ama unutulmaması gereken, efsaneleri yaşatmak gerektiğidir. Onları yeni nesillere taşımadıkça, birileri çıkıp son 5-6 yılı anlatıp "başarısız" damgası vurur takıma; önüne de geçemezsiniz.
GS TV, tarihi başarılarla dolu bu kulübün medyadaki tek sesidir ve bu ses çok cılız çıkıyor. Üstelik insanlara erişimi de ezeli rakibinin o kadar gerisinde ki; sırf bu bile ayrı bir yazı konusu. GS TV, dar bir ekiple mucize yaratmayı deneyip insanı ekranda tutmayan işler yayınlamaktan ziyade; yenilikler üretmelidir. Çünkü bu ülkedeki en önemli ilkleri Galatasaray gerçekleştirmiştir.
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.