"Kimimiz Drogba gibi saha içinde ve dışında adamlığımıza adamlık katarak "iyi ve güzel yaşamak" için direneceğiz.. Kimimiz kibri biraz fazla kaçırdığımızı farketmeden..."
"Hayat fena halde futbola benzer, 4 doğru pas % 90 goldür der" Dar Alanda Kısa Paslaşmalar Filminde..
Bugünlerde futbol ise hayatımıza benziyor, yeşil sahalardan Çarşı'nın önderliğinde kopup gelen çığlık hepimiz tarafından karşılık bulmuş ve birbirimize yeniden kenetlenmiş durumdayız.. Ne zaman ayrıldığımızı, bu kadar ayrı düştüğümüzü unutuveren kollektif hafızamız bir anda yerine geliverdi..Bizi bu oyuna aşık eden "mahalle maçlarında"ki takım arkadaşlarımızın hangi takımı tuttuğunu bilmeden yukarıki mahalleye top oynamaya giden bir neslin çocukları olarak bir yandan da futbolun globalleşmesine de direniyoruz inanın..
Mahalle maçını taşın üzerinden geçip geçmediği 80'lerin ortasından beri asla belli olamayan bir galibiyetten sonra mahallemize dönüp "Bakkal Sadi Abi'den" galibiyet gazozlarının yanı sıra 50 liralık salam-ekmek alarak büyüyünce "Arconada-Butragueno" olma hayalleri ile ergenliğe evet derken, 14 yıl geçmesine rağmen direnerek gelen şampiyonluğu Florya'nın zemini toprak iken karşılayan bir neslin çocuklarıyız..
Bugünlerde dilimize doladığımız muhteşem marşımız "Çocukluk Aşkından" ayrılmak istemeyen belki de büyüdüğünü asla kabul etmeyen bir sporsever olarak..Basketbolu da en az futbol kadar sevdiğimden 90'ların başında direnmiştim Spor Sergi'nin yıkılmasına..Tıpki 20 yıl sonra Ali Sami Yen'in taşınmasına direndiğim gibi..
Varsın Ali Sami Yen 23.000 kişilik kalsın, varsın Basket Ligi'nin tüm maçları Taksim'de şehrin göbeğinden kalsın..Biz büyümeyelim ve kirlenmesindi maksadımız, hayattan beklentimiz..
Ama devir sonuç devri artık.. Aldıkları "geçici sonuçlara" göre kendini "birşey" zannedenlerin sonunun oldukça kısa, hayatla ilgili her türlü bilgi akışının hızının hayattan bile hızlı olduğu dönemde yaşıyoruz artık..
Herkes kendi seçimini yapmakta özgür.. Kimimiz Drogba gibi saha içinde ve dışında adamlığımıza adamlık katarak "iyi ve güzel yaşamak" için direneceğiz.. Kimimiz kibri biraz fazla kaçırdığımızı farketmeden elimizdekilerin avcumuzdan kayıveriyor olduğunu iş işten geçtikten sonra anlayıvereceğiz..
Benjamin Button filminde Benjamin'i evlatlık olarak benimseyip büyüten annesinin dediği gibi "hepimiz aynı yere gidiyoruz, ama seçtiğimiz yollar farklı" sevgili okurlar.. Bana soracak olursanız bu yolların en güzeli ve anlamlısı Taksim Gezi Parkı'na el ele kolkola gitmemiz idi geçtiğimiz Cumartesi akşamı… Ötekileşmenin aslında yapay bir kurgu olduğunu birdenbire farkedip kendini 90 dakika ayakta tutacak gücü yanındaki başka takımı tutan mahalle arkadaşından aldık ya.. Artık sırtmız yere gelmez inanın dostlar…
Ali Sami Yen'de, İnönü'de, Taksim Stadı'nda el ele, kolkola izlenen maçlara ve çocukken oynadığımız mahalle maçlarına olan sevgimizle direnmeye devam edeceğiz bu oyunu ve oyunun oynandığı güzel memleketimizi güzel tutmaya…
Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını seven Ata'mıza hiç bitmeyecek borcumuzu zekamızla, çevikliğimizle ve her Mayıs'ta şampiyonluklarla kutladığımız analarımızdan aldığımız ahlak ile bu topraklara geri vereceğiz son nefesimize kadar…
Saygı ve sevgilerimle,
Ant İpekWebaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.