Önceki Haber Sonraki Haber

Sonuç şaşırtıcı!

19/09/2006 Salı

Galatasaray - Beşiktaş derbisi sonunda, bu maçın nasıl 1-0 sonuçlandığını hala aklım almıyor. Çünkü her iki takım da birbirine o kadar çok pozisyon verdi ki, herhalde forvetler biraz daha becerikli olsalardı ligin en gollü maçını izlerdik.

Erik Gerets, maç sonrasında şöyle bir açıklama yapıyor: "İlk devre herşey güzeldi ama ikinci devre taktiksel açıdan dağıldık." İşin özü şu ki, Galatasaray bu karşılaşmayı kazandığına yatıp kalkıp dua etsin. Çünkü Beşiktaş'a karşı öyle çok pozisyon verdi ki, öyle çok kontratak yedi ki Beşiktaş'ın golü bulması an meseleseydi.

Beşiktaş 1-0 yenik duruma düştükten sonra, Tigana ileri uçtaki bütün kozlarını kullandı. Orta sahasını da bir hayli boşladı bu da normaldir. Ama 1-0 önde ki Galatasaray'ın orta sahasının yaklaşık 60 dakika boyunca boş kalmasına bir anlam veremedim. İkinci yarıda Gerets'ten Mehmet Topal'ı oyuna almasını, daha kontrollü bir oyunla, savunmasında bol bol açık verecek Beşiktaş karşısında farkı artırmasını bekledim. Fakat, düşündüğümün tam tersi gerçekleşti ve Galatasaray da en az Beşiktaş kadar pozisyon verdi...

Her şey bir kenara bu galibiyet Galatasaray için toparlanmanın bir başlangıcı olabilir. Öyle ki, karşılaşma öncesinde Gerets'in gönderileceği söylentileri bile ayyuka çıkmıştı. Galatasaraylı yöneticilerden, özellikle Adnan Polat'tan gelen "Gerets sezon sonuna kadar takımın başındadır" cümlesini pek anlamış değilim. Nedir yani? "Eğer takımı şampiyon yaparsan kalırsın, aksi halde gidersin" mi demekti bu cümle? Kimsenin değinmediği ve es geçtiği bu sözde bir ultimatom seziyorum ben...

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Gerets, o, bu, şu teknik direktör hiç fark etmez. İnandığın, takımını teslim ettiğin bir insana böyle "destek" verilmesi tuhafıma gidiyor. Öte yandan gazetecilerin baskıları da cabası... Lucescu geldi, Souness gelmek üzere gibi muhabbetler artık kabak tadı vermeye başladı. Artık bırakalım da insanlar işlerini yapsınlar...

Öte yandan Beşiktaş maçında sahada 21 futbolcunun dışında bir de Sabri vardı. Onu futbolculardan ayrı turuyorum, çünkü gün geçmiyor ki Sabri'nin maçlarda abuk sabuk hareketlerini görmeyesiniz. Bir ara havadaki topa adeta karate yaparcasına girdiğini gördüm. Rakiplerine yaptığı benzeri görülmemiş fauller, en önemlisi de her maçta ama istisnasız her maçta alakalı alakasız hakeme itiraz edişi... Hani gelen gideni aratır derler ya, Cihan'ı istemeyen taraftarlar Sabri'den daha dertli olacak gibi görünüyor. Bence Sabri'nin yetkili kişiler tarafından bir an önce uyarılması gerekiyor. Ayrıca biraz da futbol oyununa yaklaşması tabii ki...

Bir de Carrusca meselesi var gündemde... Bu işin iki yönü var aslında. Birincisi, Türkiye'de maç izleyen herkes "futbolu bilir." Yani, Hakan Şükür'ü oynatırsınız, "lig başlayalı henüz golü bulunmayan bu yaştaki adamı neden oynatırsın" derler. Hakan'ı oynatmazsınız, "böyle bir silah nasıl olur da sahada olmaz" denir. "Futbol bitmeyen 'neden' sorularıyla dolu kısır bir döngüdür, çözümü olmayan." O hesap, Arda'yı kesseniz "böyle formda bir genç nasıl kesilir" denecek. Şimdi de "Carrusca neden oynamıyor" deniyor. Kimin yerine oynamalı? 19 yaşındaki performansı ile Milli Takım'a seçilmiş Arda'nın yerine mi? Tabii ki Carrusca'ya da sıra gelecektir. Belki Arda'nın yerinde belki de İliç'in yerinde. Ama sabretmek lazım...

Son olarak bir çift sözüm de Galatasaray seyircisine olacak. Keşke hep böyle 90 dakika boyunca susmasanız...

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın

  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön