Bülent'e yapılan bir vefasızlık mı?
"Bunu öyle değerlendirmemek lazım. Ben çok üzüldüm. Ama bu bir gün hepimizin başına gelecek. Ben de hazırlıklıyım."
Senin başına gelse neler hissederdin?
"Ben bu takımla şampiyonluklar yaşadım. UEFA Kupası'nı kaldırdım. Ama hepimiz hak ettiğimiz bir karşılık aldık. Hoş bir durum değil elbette. Ama futbol bu. Dedim ya, bir gün hepimizin başına gelecek."
G.Saray, Fatih Terim ve sizlerle muhteşem bir 4 yıl yaşadı. Terim İtalya'ya gitti ve döndü. Değişti mi Fatih Hoca? Sen nasıl bakıyorsun?
"Hayır. Değişmedi. Ama hayatta hiçbir şey bıraktığınız gibi yerinde durmuyor. Bizim o kadromuz çok farklıydı. Bugünkü durumun sonuçlarını sadece Fatih Hoca'ya yüklemek büyük bir haksızlık olur."
Nasıl bir farklılık vardı o günkü kadro ile bugünkü kadro arasında?
"Futbol bir sonuç oyunu. Biz kazandıkça kendimize olan güvenimiz artar. Biz o zamanlar soyunma odasına 2-0 yenik girsek ‘bu maçı kesinlikle kazanırız' duygusuyla ikinci yarıya çıkardık. Bu güven bize çok şey kazandırdı."
Peki şimdi niye her şey farklı?
"Bu dediğim gibi kesinlikle bir güven sorunu. Hata yaptıkça, kazanamadıkça, kendinize olan, takıma olan güveninizde bir azalma oluyor. Bu, tüm takıma yansıyor. Ama biz o güveni kazandıkça tüm sorunları aşacağız."
Ergün’le sohbetimiz devam ederken, yanımıza genç Sabri geldi. Masmavi gözlerine bakarsanız, henüz çocuk dediğimiz bu gencin sahadaki o enerjiyi nereden nasıl bulduğunu siz de benim kadar merak ederdiniz. Sabri'ye de sorumuzu yöneltiyoruz...
Tribünden etkileniyor musun? Yanlış bir pas versen, top kaybetsen ‘şimdi seyirci homurdanır’ diye düşünüyor musun?
"Ne yalan söyleyeyim, bu bizi etkiliyor. Maçın başında yaptığınız bir hataya sinirlenen seyircinin tepkisi bizi olumsuz etkiliyor. Ama bundan sıyrılmayı, duymamayı öğrenmeye çalışıyorum."
Eleştirilere ne diyorsun?
"Futbolun ne kadar acımasız olduğunu görüyorum."
Rakibini bunaltan bir inadın var. Bu enerjiyi nereden buluyorsun?
"Benim yapım bu. Belki özel hayatımda bu inadım yok ama sahada her şey değişiyor. Topla buluşmak, topa sahip olmak, topu kapmak, en büyük inadım oluyor."
Tam bu noktada Ergün'e dönüyoruz.
Ergün sen genç arkadaşlarınla konuşuyor musun? Onlara ne söylüyorsun?
"Başta Sabri olmak üzere, tüm arkadaşlarımızla konuşuyoruz elbette. Onlar çok heyecanlı. Bu heyecan zaman zaman hata yapmalarına neden oluyor. Ama gün geçtikçe, oynadıkça onlar da kendilerine olan güvenlerini kazanıyorlar. Dedim ya ağabey, bizim tek sorunumuz, kazanmaya alışmak. Bunu yaptığımız an soyunma odasına 2-0 yenik de girsek, her maçı kazanırız biz. Yeter ki, o seriyi yakalayalım."
Sohbetimizin tam koyulaştığı an Fatih Hoca'nın sesi duyuldu. İdman başlayacaktı. Biri, artık Galatasaray'ın sembolü olmuş, diğeri ise hızla şöhret basamaklarını tırmanmaya başlamış iki futbolcu aynı heyecanla idman sahasına doğru koşmaya başladılar. Bize de onlara şans dilemek düştü...
Ergün'e, "Fatih Hoca'dan korkar mısın?" diye soruyoruz. Yanıtı, "Hayır, niye korkayım? Ama işin doğrusu ona saygı duyarım. Bu saygıdan kaynaklanan bir çekingenlik taşıyorum işin açıkcası. Ama korkmuyorum elbette" oldu. Ergün'e yönelttiğim soruyu Sabri'ye de yineledim. "Fatih Hoca'dan korkuyor musun? ‘Hata yaparsam bana çok sinirlenir' diye düşünüyor musun? Genç yıldız, "Korkmuyorum. Ama çekiniyorum. Soyunma odasında yüzüne nasıl bakacağım diye düşünüyorum. Ama şunu biliyorum ki, benim hata yapmamam için o elinden geleni yapıyor" karşılığını verdi.
Kaynak: Hürriyet