Önceki Haber Sonraki Haber

Kaptan Bülent içini döktü!

26/09/2003 Cuma

Galatasaray kaptanı Bülent, ilerlemiş yaşına karşın gösterdiği performansla kendisini seven-sevmeyen herkesin beğenisini kazanmayı başardı. Bülent Korkmaz Galatasaray’ı, Milli Takımı, futbol sevgisini, attığı golleri, kısaca her şeyi cevapladı...

*Dünya 3.’sü olduğumuz kupa maçlarına gidelim mi? Çin maçında attığın golde çok dikkat ettim. Top kale ağlarıyla buluşmaya doğru giderken sen yere düşüyordun ve düşerken topa bakıyordun. Belki çizgiyi geçişini izliyordun ve ellerin sevinçle yana açılmıştı. Bu sevinç ve gurur tabi ki ayağa kalkınca da sıkılı yumruklarınla koşarken de devam etti...

Bülent Korkmaz: Evet, o gol çok güzel bir goldü. Ben defanstan kopup gelmiştim. Oraya kadar ki arkadaşlarımın emeği, bizim alın terimiz, biriktirdiğimiz ne varsa aramızda oydu çizgiyi geçen. Çok mutlu olmuştum. Ama aklımda sadece takımın bir gol daha kazandığı, maçı alacağı ve bir üst tura çıkacağı duygusu vardı. O an sadece bunları düşündüm. Çünkü çok zorlu bir süreçten geçiyorduk. Mutlaka başarılı olmamız gereken bir turnuvaya gelmiştik. Yapılmamışı yapmamız gerekiyordu. Böyle bir düşünüş içindeydik hepimiz. Top çizgiyi geçtiğinde bütün düşüncelerimden sıyrıldım zaten. O andı işte ve olmuştu.  

*O sevincin dışında bir gururdu da. Nasıl bir duygu ki yere düşerken sevinme başlıyorsunuz...

- Bu çok zorlu bir yoldu bizim için. Yeni bir ekip vardı başımızda. Onların hedefleri vardı. O hedeflere bizi de inandırdılar öncelikle. Bu aslında bütün bir ekibin, futbolcu arkadaşlarımın, çalıştırıcılarımızın hep birlikte tek bir hedefe doğru yürüyüşünün sonucudur. Biz tek bir hedefe kilitlendik yani. Daha üst bir başarı nedir diye sorulduğunda cevabımız hazırdı bizim. Ben ayrıca hazırlamıştım kendimi. Bir şey daha var; "Ben ayrıca hazırlandım" diyorum ama zaten her maça bir final havasında çıkıyorum. Ama milli formanın yeri başka tabii ki.  

"Ben futbol oynamayı seviyorum bir kere. O sevginin üzerine mesleğime duyduğum saygıyı, bağlılığı ekliyorum. Önünde sahaya çıktığım kulübüme takım arkadaşlarıma saygımı ekliyorum. Yoksa hayat tek başına futbolun oyun olarak sahada görünen yüzünden ibaret değil. Bir ailem var, onlara karşı sorumluluklarım var."

*Sadece teknik bir şey değil futbol. Ya da ben öyle düşünüyorum. Futbol sevgisi... Sizde böyle bir sevginin varlığını da görüyorum. Yani siz bir halı saha maçında da aynı zevki duymak istiyorsunuz gibi..

- (Gülüyor) Evet tabii ki. Bu bir sevgi işi. Ben futbol oynamayı seviyorum bir kere. O sevginin üzerine mesleğime duyduğum saygıyı, bağlılığı ekliyorum. Önünde sahaya çıktığım kulübüme takım arkadaşlarıma saygımı ekliyorum. Yoksa hayat tek başına futbolun oyun olarak sahada görünen yüzünden ibaret değil. Bir ailem var, onlara karşı sorumluluklarım var. Bunu böyle düşünmezseniz çabuk kaybolur gidersiniz. Disiplinli olduğumu düşünüyorum.Yani iş disiplinimin olduğunu... Futbol günübirlik başarıların peşinde koşulduğu bir olay Türkiye’de. Ben futbolu bıraktıktan sonra da neler olacağını düşünüyorum. Yani orta ve uzun vadeli planlarım var.

*Peki genç futbolculara neler söyleyeceksiniz meslekleriyle ilgili..

- Evet bir kere bunun meslek olduğunu kabul edecekler. Mesleklerine saygı duyacaklar öncelikle. İş disiplininin elden bırakmayacaklar ve hayata dair bir fikirleri, düşünceleri olacak. Yaşamı yorumlamasını bilmeyen, iş disiplini olmayan bir futbolcunun başarılı olacağına ya da uzun vadeli başarıları olacağına inanmıyorum.

*Siz çok genç denebilecek yaşta Galatasaray’ın formasını giydiniz ve hala da başarıyla o formayı taşımaya devam ediyorsunuz. İlk günlere dönelim mi?

- Evimiz Florya’daydı. Ben futbol oynamayı çok seviyordum zaten. Bütün dünyam futboldu benim.

*Galatasaray gibi bir takıma gelmiştiniz. Ne tür zorluklar vardı genç bir futbolcu için?

- Ben çok zorluk çektim diyemem. Her kategorisinde forma giydim. Rahmetli Salih hocanın bizde emeği çoktur. Yusuf Altıntaş, Muhammet gibi abilerim çok yardımcı oldular bana.Onlardan çok şey öğrendim.

*Baressi için yaşlandı artık futbolu bıraksın diyenlere karşı kim yanıt vermiş bilmiyorum ama o İtalyan futbolunun bayrağıdır onu oradan indirmeye kimsenin gücü yetmez diye bir şey söylenmişti. Bizde ise ilk söylenen şey 30 yaşları bulan futbolcuların bir an önce futbolu bırakması gerektiği... Peki kaptan futbolu bırakacak gibi de görünmüyorsun. Biz de sana yaşlandın bırak artık şu futbolu diyelim mi?

- (Gülüyor) Herkesin ağzına geldiği gibi konuştuğu bir ülke burası. Maalesef böyle. Üzücü ama böyle. Günübirlik eleştiriyor insanlar. Uzun vadeye yayılan bir gözlem bir değerlendirme yok bizde. Aslında böyle başarılı oluruz ama bu birilerinin işine gelmiyor. En afaki şeyleri en olmadık biçimde değerlendiriyor insanlar.  

*Yani insanların yazanı çizeni izleyeniyle bir anlamda yardımcı olması lazım.

- Bu hepimizin davası. Milli takımdan söz ediyoruz ya da Avrupa’daki kupa maçlarından. Hangi kategoride oynarsak oynayalım. Ama bizde destek olmaktan çok köstek olmak gibi bir anlayış var.

*Evet biraz da mantalitemizi gösteriyor bunlar. Siz aslında dışarıdan da teklif aldınız. Hiç transfer olmayı düşünmediniz mi?

- Hayalimde hep Avrupa vardı. Ama benim istediğim koşular istediğim takımlarda sağlanamadı, beni isteyenleri ben bazen istemedim (gülüyor) böyle böyle geldik buraya kadar. Benim o transferde o takım düşündüğüm kadar o takımın da beni düşünmesi lazım değil mi?  

"Bir anlayış oluşturuldu ve o da meyvelerini veriyor. Her şeyden önce bu takımın bu başarıyı yakalamasının ana öğelerinden biri baştaki ekibimizdir. Tam bir profesyonellik var bu ekipte. Çalıştırıcılarımız, menajerimiz, başkanımız..."

*Bir de o dönemin genç futbolcularının milli takımda yan yana futbol oynuyor olması var bugün. Nasıl bir süreçti biraz anlatır mısınız?

- Hepimiz aynı dönemde genç takımlarda, Olimpiyat Milli Takımı’nda buluşmuştuk zaten. Ben, Hakan Şükür, Alpay, Ogün, Abdullah, Arif... Saymakta zorlanıyor insan. Daha sonra bu isimler bir üst kategorideki milli takımlara geçtiler. Hep yan yanaydık yani. Bir uyum vardı aramızda.

*Peki bugüne kadar ki başarının altında sadece bu oyuncuların geçmişte birlikte oynamaları mı yatıyor?

- Tabii yalnız bu değil. Bu ekipteki bazı arkadaşlarımız yok bugün. Ama bir anlayış oluşturuldu ve o da meyvelerini veriyor. Her şeyden önce bu takımın bu başarıyı yakalamasının ana öğelerinden biri baştaki ekibimizdir. Tam bir profesyonellik var bu ekipte. Ne kadar gerekiyorsa o kadar. Çalıştırıcılarımız,menajerimiz, başkanımız... Bir ekip çalışması yarattılar ve biz de bu çalışmaya futbolumuzla katkıda bulunuyoruz.

*Bir mağlubiyet sonrası hemen şu yorum yapılır; İnanmadılar. Futbolcuların bu işe inanmışlığı tartışılır hep. Siz mağlup olduğunuz maçlarda gerçekten inanmıyor musunuz maçı alacağınıza?

- (Gülüyor) Olur mu öyle şey? Evet böyle bir söylem vardır. Bir yorumcuya tutarlar mikrofonu ve ilk söylediği şey bu maça inanmadan çıktığınızdır. Biz maça inanmadan ya da bu maçı kaybedeceğiz diye çıkarsak önce kendi sorumluluklarımıza ters düşmüş oluruz. Ahlaki bir duruşu vardır futbolcunun da. Takımına, arkadaşlarına, bakmakla yükümlü olduğu kişilere. O maçta tutturamamışsınızdır. Olan budur. Ama şimdilerde bu bakış açısını aştık gibi. Daha yerinde ve oturaklı yorumlar yapılıyor artık. Takım tertibi, sistem, oyunun dönüşüne ilişkin epeyi bilgi sahibi insanlar. Bu eleştiri mantığının biraz biraz değiştiğini görebiliyoruz aslında.

*Ben o kadar umutlu değilim. Hala birilerinin hatasından beslenen, hatta nemalanan bir grup hem de etkili bir grup var yazar çizer aleminde... Milli Takım’ın bundan sonraki hedefi ne Bülent? Bu soru biraz teknik kadroyu ilgilendirir gözükse de sana sormadan edemedim...

- Bakın Mini Dünya Kupası diyebileceğimiz bir kupada da 3. olduk. Oradaki takımların daha öncekilerden kötü olduğunu kim söyleyebilir. Biz bir yenilemenin eşiğindeyiz ve sistemimizin ne kadar doğru olduğunu gördük orada. Fransa’yı da yenebiliriz, Brezilya’yı da. En tahmin edilemeyecek alandan soruyorsunuz ama artık milli takımın hedefi olduğundan daha yukarılara çıkmaktır bence. Çünkü bir istikrar sağlandı. Önce Dünya Kupası 3.’lüğü ardından Konfederasyon Kupası 3.’lüğü. Bunlar tesadüf değil.

*O zaman ufukta bir final görünüyor...

- Finali de oynayabiliriz. Bugün bunları konuşabiliyorsak bir yerlere geldiğimizin göstergesidir bu. Mümkün olan en üst düzey bir teknik ekibe sahibiz, Futbolcu arkadaşlarımın o klasik deyimle bu işe inanmışlığı da tartışılmaz-gülüyor-

*Başka bir klasik soruyla sonlayalım mı? İngiltere maçında ne olur?

- 30-40 milyon paundluk bir rakipten söz ediyoruz. Ama aradaki fark sadece parada ve para her şey demek değildir. İngiltere ile oynayacağımız maçta sahada bu kavramlar karşı karşıya gelecek. Ümit ediyorum ki kazanan taraf biz olacağız...


Bu röportaj ntvmsnbc'den alınmıştır



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön