Önceki Haber Sonraki Haber

Helal olsun sana!

Mustafa Sarp, Galatasaray TV’de yayınlanan “Son Pas” programına konuk oldu.

08/12/2009 Salı Webaslan.com

Galatasaray’ın başarılı orta saha oyuncusu Mustafa Sarp, Galatasaray TV’de yayınlanan “Son Pas” programına konuk oldu.

Mustafa Sarp haftanın en çok konuşulan ismi sen oldun. Forma yırtma olayınla bu haftaya belki damga vurdun.  Oradan başlayarak Galatasaray’ın değerlendirmesini yapalım?
Dediğiniz gibi bu hafta kamuoyunun gündemine hoş olmayan bir görüntü ile geldim. Öncelikle bundan birazcık bahsetmek istiyorum. Herkesin bildiği bir oyuncu profilim var: Mücadeleci, hırslı, kazanma isteği yüksek olan bir yapım var. Forma yırtma olayının esas gelişimi; anormal bir mücadelenin olması ve bu mücadelenin içinde maçı 1-0 önde götürmemiz ve lider olma fırsatını yakalamamızdır. Lider olma şansı üçüncü kez ayağımıza gelmişti, daha önce iki defa çok lüzumsuz puan kaybı yaşamıştık. Son derece önemli müsabakalarda rakiplerimiz kaybetmişti. Bundan dolayı çok gergin bir atmosfer vardı ve maçın son dakikalarında İstanbul Büyükşehir Belediye’nin baskısı söz konusuydu. Bir de saha içerisinde kendime has bir durumum vardı; aşırı kazanma isteği, aşırı hırs ve son dakikada yemiş olduğumuz gol beni ister istemez o boyuta çekti. O an çok sinirlenip hakeme ağzımdan kötü bir şey çıkmasın diye farkında olmadan yakama yapışmışlığım söz konusu. Formamın aşağıya kadar yırtık olduğunu da bir sonraki gün fotoğraflarda gördüm. Mustafa Sarp’ı bu profilden gösterdiğim için tüm kamuoyundan özür diliyorum. Daha sonra da en önemlisi; taraftarımızdan özür diliyorum. Mutlaka bu forma yırtma olayını farklı algılayan taraftarlarımız vardır. Örnek vermek gerekirse ben o formayı taraftarın futbolcuya vermiş olduğu tepkiden dolayı, karşılık vermek için yırtmadım. Benim o formayı yırtmam, o formanın içeriğine, renklerine, amblemine, Galatasaray camiasına ve taraftarına yapmış olduğum bir hareket kesinlikle değil. Belki ukalalık olacak ama aklı başında bir adam olduğumu düşünüyorum ve Galatasaraylı olduğumu herkes biliyor. 29 yaşında yakalamış olduğum bu fırsatı böyle saçma sapan hareketlerle kaybedecek değilim. Ne kadar Galatasaraylı olduğumu da söylemekten çekinmiyorum. Bu yüzden tepkimi yanlış anlamasınlar. Bunun tek bir sebebi var; aşırı kazanma isteği ve o mücadelenin içerisindeki gerginlik. Tekrar söylüyorum, bu taraftara ve camiaya verilen bir tepki değil, hırstan kaynaklı bir refleks.

Sen o formanın kıymetini ne kadar bildiğini Galatasaray’a ilk geldiğin gün yapmış olduğumuz röportajda da dile getirmiştin. Diyarbakır’da Galatasaray sevgisini babamdan aldım demiştin, küçükken maçlara gittim demiştin, formaya aşık olduğunu söylemiştin ve sen az önce de dile getirdin. 29 yaşında ben bu fırsatı yakaladığım için çok şanslıyım dedin, bu formaya olan inancını formanın sendeki yerini çok rahat bir şekilde dile getirdin.
Kesinlikle, tekrar tekrar dile getiriyor gibi olmasın. Biz bu takıma gönülden bağlıyız. Bizi bu kulüpten tekme tokat kovsalar dahi biz Galatasaraylıyız. Bu sadece gönül verdiğiniz takımın hizmet kısmı. Bu da olunca kazanma isteği daha da artıyor.

O anki durumu kazanma arzusu olarak değerlendirdin. Gol neticesinde bir anda sinirleniyorsun ve öfkeni bastırmak için bu yolu tercih ediyorsun.
Biraz öncede söylediğim gibi maç 1-0 gidiyor ve bir an önce maçı bitirmeye çalışıyoruz, Tabii ki, Galatasaray’ın 2’yi, 3’ü bulması gerekiyor. Ama yakaladığımız pozisyonları değerlendiremedik ve maçı artık bitirmemiz gerekiyordu. Son saniyede yemiş olduğumuz golün neticesinde çok kısa sürede oluşan bir hareket. Bunu belki de ömrüm boyunca bir daha yapmayacağım ama aşırı kazanma isteği ve arzusu söz konusu. Yoksa adabı, üslubu, duruşu, Galatasaray camiasına yakışır demeciyle bunlara özen gösteren bir yapım var. Tüm Galatasaraylı futbolcular buna özen gösteriyor. Ama bundan sonraki dönemlerde daha sakin davranmaya ve maçı 1-0 değil 2’yi ya da 3’ü bularak gerginliği üstümüzden atmaya çalışacağız.

Yine senin bir röportajında okumuştum, “Futbolculuk gerçekten çok zor bir iş. Bazı insanlar futbolculuğa kolay meslek gözüyle bakıyor. Halbuki biz çok büyük bir baskı altında oynuyoruz” şeklinde bir demecin var. O baskı liderlik baskısı olarak da döndü diyebilir miyiz, çünkü Galatasaray üçüncü kez lider olma şansını geri tepmiş oldu, sen bunu bir sebebe bağlıyor musun?
Öncelikle içeride üç tane beraberlikle kaybettiğimiz altı puan var. Bu maçlar özellikle içeride kaybettiğimizden dolayı kamuoyunda çok geniş yer buluyor. Bu maçlarda takımımızın kötü oynadığı iddia ediliyor ama takımımızın bu maçlarda pozisyon dahi vermeden oynadığını söyleyebilirim. İkinci golü bulamamanın oyun içinde vermiş olduğu bir gerginlik var. Onun dışında rakiplerimizin puan kaybetmesi, liderlik koltuğuna oturmayı istemek ve bu avantajın getirdiği baskı olabilir. Yok demiyorum, ama maç başladıktan sonra bunları düşünmeye fırsat olmuyor. Ligin ikinci yarısında bu tip maçlar daha çok olacak. İnşallah o maçlarda bu tür şanssızlıklarla karşılaşmayız. Lider olma durumu elimize geldiği anda, bu durumu elimizin tersiyle itmeyi düşünmüyoruz.

Aslında Galatasaray böyle şanssız bir dönem geçirmesine rağmen liderin sadece bir puan gerisinde...
Dışarıda konuşulanlara biz oyuncular olarak çok takılmıyoruz. Bu maçı oynamadan önce ağır eleştirilere maruz kaldığımız zaman bile liderin sadece iki puan gerisindeydik. Ve hafta sonu bütün rakiplerimiz puan kaybetti. Demek ki her şey olabiliyor. Beşiktaş’ın birkaç hafta öncesine kadar nerelerde olduğunu herkes biliyor. Bu çok uzun bir maraton... Bu maratonda kopmalar, performans düşüklükleri, çok iyi maçlar, farklı skorlar olabilir. Bu çok doğal… İçeride puan kaybetmeye tahammülümüz yok ama elimizden geleni de ortaya koyduğumuz mücadeleyle gösterdik. Biraz önceki konuya dönecek olursak, sahada anormal derece bir mücadele gösteren 11 kişi var. Ne kadar kazanmak istediğini gösteren, ne kadar mücadele eden, o liderlik koltuğuna oturmak isteyen, gelen seyirciyi oradan boş döndürmemek için her şeyini veren bir 11 var o saha içerisinde. Ben de onlardan bir tanesiyim. Forma yırtmak bir tepkiyse, ben o zaman neden bu kadar mücadele sergiliyim ve arkadaşlarımla beraber neden o mücadelenin içerisinde olayım? Bunu böyle değerlendirirlerse çok sevinirim. Bir puan arkadayız. Kaybedilen bir şey yok. Maraton çok uzun... Bu hafta Antalyaspor maçıyla birlikte kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bizim için çok önemli bir mücadele. Bizim olmazsa olmazımız desteklerini her zaman beklediğimiz taraftarımız. Son haftalarda istedikleri galibiyeti bir türlü alamıyor olabiliriz. Oyun olarak da onları mutlu edemiyor olabiliriz. Ama şu bir gerçek ki kazanmak için ortaya elimizden gelen mücadeleyi koyuyoruz. Bundan hiç şüpheleri olmasın. Desteklerini hiçbir zaman bizden esirgemesinler. Antalyaspor maçıyla birlikte belki rakiplerimiz de puan kaybedecek ve biz oradan alacağımız galibiyetle birlikte ilk yarının bitimine bir hafta kala yine liderlik koltuğuna oturacağız. Biz üç kupada da çok iddialıyız. Bu üç kupayı kazanmak, maratonun sonunda gülmek için elimizden gelenin en iyisini sergileyeceğimizden hiç şüpheleri olmasın. Desteklerini bizden esirgemesinler.

Futbolculuk duygusunun yanında Galatasaraylılık duygusunu da yaşıyorsun.  Örnek olarak kaybedilen bir maçın ardından hafta içi sana nasılsın dediğimizde suratın gayet asık bir şekilde; “Nasıl olayım?” Puan kaybettik.” diyebiliyorsun. Üzerinden bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen. Buradan da yine hafta sonundaki o talihsiz olaya geçiş yapabiliriz...
İnsanlara bu tarz şeylerden bahsetmek hoş değil. Ben genelde bir soru sorulduğu zaman samimiyet çerçevesinde konuşmayı tercih eden bir insanım. Geçen sene Bursaspor forması giyerken, Bursaspor taraftarının ve camiasının büyüklüğünden, orada geçirdiğim güzel zamanlardan bahsettim Galatasaray’a transfer olduktan sonra. Ama röportajlarıma bakabilirler Bursaspor’dayken. Ben Bursaspor’un futbolcusuyken hiç bunlardan bahsetmedim. Çünkü bu durum birilerine sevimli gözükmeye çalışıyormuş gibi bir ibare doğuruyor. Bundan dolayı da ben evet Galatasaraylıyım. İlk geldiğimde bundan bahsettim. Ama bunun üzerinde sürekli durmuyorum ve söylemiyorum. Çünkü bunu sürekli söylemek Galatasaray taraftarına sevimli gözükmek gibi bir durum ortaya çıkartıyor. Ben hasta bir Galatasaraylı babanın iyi bir Galatasaraylı oğluyum. Profesyonelliğimin yanında taraftarlık da var. Maçlardan sonraki ruh halinden o kadar bahsetmek istemiyorum. Çünkü çok üzülüyorum. Sabahlara kadar uyuyamıyorum. Sadece mağlubiyette değil beraberliklerde dahi ben böyleyim. Eskişehirspor maçında berabere kalıp iki puan kaybettik ben sabaha kadar uyumadım. Aynı şey Manisaspor maçı için ve deplasmanlarda kaybettiğimiz maçlar için de geçerli. Bu kadar işine ve renklerine bağlı olan bir insanın tepki olarak formasını yırtması mümkün olamaz zaten. Böyle bir şey mümkün değil. Böyle algılayanlar varsa inanın gerçekten çok üzülürüm. Bu o anda çok kısa bir süreliğine aşırı kazanma hırsının getirmiş olduğu ve son saniyede yediğimiz golün yaratmış olduğu gerginlikten dolayı yapmış olduğum bir hareket.  Bu tarz düşüncelere sahip olan bir insan nasıl formasını yırtar?  Yıllarca hayalini kurduğunuz bir amacı yakaladığınız zaman böyle saçma sapan bir hareket yapmak normal değil tabi ki. Onun için çok üzülüyorum. Şu an bunu belli etmesem de yayın sonrası yine normale dönmüyorum. Hala devam ediyor. Aslında yapmamam gerekiyor. Üç günde bir maç yapıyoruz. Ama bir iki gün sürüyor. Geceleri genelde kendimle baş başa kaldığım sırada sürüyor. Ama ne bir sonraki maça, ne antrenmana, ne de arkadaşlarıma yansıtmıyorum bu duyguyu.

Programdan önce taraftar sitelerine girdiğimde herkes şunun altını çiziyor. Mustafa Sarp çok iyi bir Galatasaraylıdır. Mücadele gücü yüksek, azmi olan, kaybetmeyi sevmeyen bir oyuncudur. Mutlaka bunu o duygularından dolayı gerçekleştirmiştir diye düşünüyor taraftarların büyük bir çoğunluğu. Bunu belirtiyim çünkü siz futbolcuların bunları takip etme fırsatı pek olmuyor.
Ben çok fazla takip etmiyorum. Çevremin söylediği kadarıyla biliyorum. Mutlaka yanlış algılayan da olur. Burada vermiş olduğum mesaj bunu yanlış algılayanlara veya o hareketi kendisine, camiasına yapılan bir hareket zanneden taraftarlarımıza. Yine de hepsinden özür diliyorum.

Zorlu bir Antalyaspor deplasmanı var. Bu maçın hazırlıkları nasıl gidiyor?
Geçtiğimiz maçı bırakmak zorundayız. Çünkü kendi hesaplarımıza göre fazlasıyla puan kaybettik. Özellikle kendi evimizde. Bunları telafi etmek için kazanmamız gereken son iki lig maçını kazanıp rakiplerimizin puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Ayrıca bulunduğumuz konumu koruma açısından da  çok önemli bir müsabaka. Hiçbir maç artık kolay değil. Hiç kimse kolay kazanırız veya çok zor olur demesin. İçeride veya deplasmanda her maç aynı derecede zor.  Bu da bunlardan bir tanesi. Ama hazırlıklarımız gayet güzel gidiyor. Kaybettiğimiz bu iki puanın acısını çıkartmak için anormal istekli bir şekilde hem çalışıyoruz, hem de maçı bekliyoruz. Maçın Cuma günü olması bizim için bazı şeyleri bir an önce telafi etmek için çok iyi. Aradaki mesafenin kısa olması artık geçmişi değil geleceği düşünmek adına çok önemli. Bundan dolayı da hazırlıklarımız son derece güzel gidiyor. Çok önemli bir maça gidiyoruz. Üç puanla döneceğimizi düşünüyorum. Taraftarlarımız desteklerini kesinlikle esirgemesinler. Oradan alacağımız üç puandan sonra ligin son maçını evimizde Gençlerbirliği’yle oynayacağız. Tabi ki bu maçı oynamadan o maçı konuşmak önemsiz ama iki maç da bizim için çok kıymetli altı puan içeriyor. İnşallah Cuma günü alnımızın akıyla Antalya’dan dönüp daha rahat bir şekilde o maça hazırlanmayı umuyoruz.

Frank Rijkaard’la Galatasaray TV’de gerçekleştirdiğimiz programda seni de soruyoruz ve seninle ilgili çok olumlu şeyler söylüyor. Sistemin çok önemli bir parçası olduğunu söylüyor, herhalde sende sisteme artık yabancılık çekmeden, hocanın verdiklerini iyi bir şekilde yansıtıyorsun ki, bu cümleler sarf ediliyor. Hem hocanın dedikleriyle ilgili, hem de Frank Rijkaard’la ilgili düşüncelerini aktarır mısın?
Hocamın düşünceleriyle ilgili çok teşekkür ediyorum. Kendisinden, böyle önemli bir isimden, takımımızın teknik patronundan, bu tarz sözleri duymak sizi inanılmaz sevindiriyor,  mutlu ediyor, onore ediyor. Çok teşekkür ediyorum. Burada hiç kimse Rijkaard’ın transferi değil, çünkü camiaya, ülkemize ve şehre uzak bir insandı. Hem kendimi Galatasaray camiasına, hem de kendisine ispatlamak için geldiğim ilk günden beri varımı yoğumu ortaya koyan yapıdayım. Öncelikle kendisinin istediği şeyleri yapmak için çaba sarf ediyorum. Çünkü kim ne derse desin, kim ne söylere söylesin, kim neyi ne kadar eleştirirse eleştirsin, ne yazarsa yazsın bu takımın bir teknik patronu var. İnsanların değil bu takımın patronunun istediğini yapan kişi buraya öncelikle hizmet etme şansı yakalıyor ya da daha açık konuşmak gerekirse ilk 11 oynuyor, bu kadronun içersinde sürekli yer alıyor. Ben de haliyle dışarıdaki insanların değil önce teknik patronumuzun vermiş olduğu şeyleri yapmaya çalışıyorum. Sistemine düşkün bir teknik direktörümüz var. Oyuncusuna, camiasına kısa zamanda gelmesine rağmen son derece adapte olan, herkesin çok kısa sürede sevdiği, beğendiği ve takdir ettiği bir büyüğümüz. Bundan dolayı kendisiyle çalışma fırsatını yaratan ve bize sunan büyüklerimize sonsuz teşekkür ederim. Böyle önemli bir teknik adamı böyle güzel bir camiaya kazandırmışlar. Bundan dolayı da kendisiyle birlikte önümüzdeki dönemlerde tüm başarıları yakalamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ben de bunlardan bir tanesiyim. Elimden gelenin en iyisini sergiliyorum. Bugün oynatıyor diye değil ya da çok fazla forma şansı bulan biri olarak değil, gerçekten sevilecek insan kendisi. Bizde inşallah çalışmalarımızla hem kendisini hem de camiamızı mahcup etmeyiz. Yakalaması gereken her türlü başarıya ortak olduğumuz zaten bir gerçek. İnşallah bunları da yakalarız.

Gerçekten Türk futbolu için, Türk futbolcusu için çok büyük bir şans değil mi Frank Rijkaard?
Kesinlikle bunu biz ne kadar ifade edersek edelim tanımak lazım ve çalışmak lazım onun ayrıcalığını hissetmek için. İşte aşçısından, çorbacısına, temizlikçisine kadar herkes çok seviyor, saygı gösteriyor. Hocamızda herkese aynı şekilde hiç ayrım yapmadan eşit mesafede yaklaşan bir insan. Hocalığı zaten tartışılmaz zaten hocalığının yanında kişiliğiyle de güzel bir insan. Bu saatten sonra Galatasaray’ın kaç maçı varsa ve onlar da oynatmasa bile aynı düşüncelere sahip olacağım. Gerçekten böyle bir profil çizdi kendisi adına. Tekrar onu böyle güzel camiaya getirenlere sonsuz kere teşekkürler.

Futbol camiası içersinde, futbolcular içerisinde kendisini en iyi ifade edenlerin başında geliyorsun. Bu şekilde yorumlanıyor. Hatta ben bazı spor yazarlarının Mustafa ileride yorumculuk yapsa şeklinde yorumlarını duyuyorum. Erken bunun için ama futbol sonrası bu tip bir düşünce olabilir mi?
Futbola ilk başladığım dönemlerde de ilerisi için plan program yapan birisi değilimdim. Hayatın size neler getirip götürdüğü belli olmuyor. Yani bununla ilgili, söylediğiniz şeyle ilgili bir iddiam yok. Sadece sorulan sorulara insanların beklediği cevabı değil, söylemek istediğim şeyi insanların anlayacağı şekilde cümleler kurmaya çalışan bir yapım var. Onun dışında bir yorumculuk ya da televizyon programcısı gibi bir şeyleri düşünmüyorum. Bakalım hayırlısıyla sakatsız, kazasız belasız yaşantımız güzel bir şekilde noktalansın. Ondan sonra hayatın ne getireceği ne götüreceği belli değil. İnşallah belki Galatasaray Televizyonu’nda devam ederiz. Bu camiadan kopmayız inşallah. Hayırlısı bakalım bu tarz şeyler nasip kısmet işleri.

Kırk yaşına kadar oynarsın gibi bir izlenim de var.
Bakalım Allah sakatlık vermesin, kaça kadar oynarız, kaça kadar iyi performans sergileriz. Çünkü kişiliğinizden ziyade önemli olan sahada göstermiş olduğunuz performans. Sahada formayı terletemedikten sonra dışarıda göstermiş olduğunuz adamlığın, insanlığın, üslubunuzun bir anlamı olmuyor. Vücudumuz nereye kadar bu kulübe dört dörtlük hizmet edebiliyor önce bunu bir becerelim ondan sonrası kolay.



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön