Türk spor basınının duayen kalemlerinden Hıncal Uluç, Galatasaray'ın Mersin İdman Yurdu karşısındaki performansını değerlendirirken; iliginç ifadeler kullandı.
Türk spor basınının duayen kalemlerinden Hıncal Uluç, Galatasaray'ın Mersin İdman Yurdu karşısındaki performansını değerlendirirken; Felipe Melo ve Kazım Kazım hakkında eleştirel ifadeler kullandı.
Felipe Melo'nun futbolu bilmediğini ve sürekli yan paslar ile Galatasaray'ın oyun kurgusunu bozduğunu belirten Uluç, Kazım Kazım'ın ise en büyük sorununun 'ruh' olduğunu belirtti.
İŞTE ULUÇ'UN DEĞERLENDİRMELERİNDEN BAZI PASAJLAR:
"Galatasaray aldığı başarısız sonuçlara bir yenisini ekledi. Mersin İdman Yurdu karşısında istekli görünmesine ve birçok pozisyona girmesine karşın gol atamadı ve 1 puanla yetindi. Elmander son vuruşları yapamayan isimdi. Maçla ilgili neler söyleyeceksiniz?
"Maçın en önemli iki golünü Mersin kaçırdı. Elmander'in kaçırdıklarına her maçta rastlayabiliriz. 'Vay bu da kaçar mı Elmander' denilerek, saç baş yolduracak bir pozisyon yoktu. Ama Mersin İdman Yurdu'nun birisi penaltıdan, diğeri 5 metreden kaçan iki net pozisyonu vardı. Penaltıyı 11 metreden karşında kaleci varken atıyorsun ama Nduka 5 metre mesafeden vurdu ve üstelik kaleci de yoktu. Akla hayale gelmez iki gol kaçırdı Mersin İdman Yurdu... 'Bu maçı kazanamadık' diye dövünecek takım Galatasaray değil, Mersin..."
"'Galatasaray'ın iyi olduğu, istekli olduğu' görüşlerine de katiyen katılmıyorum. Fenerbahçe'nin kaybettiği maçın uzatma dakikalarına bakın; 2-0 mağlup, bir gol atması işe yaramıyor, puan alabilmesi için 2 gol atması lazım. Buna rağmen o uzatma dakikalarındaki o Fenerbahçe'ye bir bakın; nasıl hırslı, nasıl yükleniyor ve nasıl gol kaçırıyor. Uzatma dakikalarındaki Galatasaray'a bakın; topla oynayan takım Mersin, Galatasaray değil... Galatasaray topa bile sahip değil. Maç 0-0 iken bir gol atsa çok şey değişecek! İki gol atması gereken Fenerbahçe'nin çırpındığını görüyorum ben; bir gole ihtiyacı olan Galatasaray topa sahip olamıyor. Mersin ile oynuyorlar! Bu nasıl hırs oluyor?"
"Kimse kimse kandırmasın, bu Galatasaray ümit veren bir durumda değil. Oyuncu olarak da kadro olarak da iyi değil. Göklere çıkarılan Melo futbolu biliyorsa ben de yarın futbola başlayabilirim. Hırs ise hırsın daniskası Sabri'de var. Takıma bir Sabri daha almışlar. "
"Artık bir maçın her türlü istatistiği tutuluyor. Benim ricam, Fatih Terim bu istatistiği tutan firmadan, maçta topun oyunda kaldığı süreyi ve topun Galatasaray'ın ayağında kaldığı ve Galatasaray yarı sahasında oynandığı süreyi öğrensin. Bu iki rakamı karşılaştırdığı zaman Galatasaray'ın maçın en az yarısını ziyan ettiği ortaya çıkacak. Beraberliğe yatan, beraberliğe oynayan takım mantıken deplasmandaki Mersin... Hayır; beraberliğe yatan, beraberliğe oynayan takım Galatasaray!.. Çünkü ayağındaki topun yarısından fazlasını, yan ve geri paslarla oynuyor."
"Galatasaray'ı kendi halinde bırak; sabaha kadar kendi sahasında oynar, sen de maçı berabere bitirsin.
Ben Galatasaray'ın teknik direktörü olsam, döverim. Vallahi döverim... Tekme, sille değil. İnsanlar tekme, silleden daha beter dövülürler. O yan yana oynayan, yengeç gibi oynayan adamları döverim ben!..
Derinlemesine oynayan Galatasaraylı yok. Rakip 18'in köşesindeyken top 'gırgır olsun' diye "Kaleciye dönecekler" diyorum; 10 saniye sonra Muslera'da top! 3 pasta santraya, santradan tekrar tek pasta da kaleciye geliyor. Bunu marifet zannediyorlar. Neden; çünkü bunlar istatistiklere, 'İyi pas' diye geçiyor. Aut çizgisinden kalecinin karşısındaki santrfora topu çevirirsen o sırada o topu kaleci yumruklarsa o kötü pas! Ama santradan kendi kalecine verdiğin pas iyi pas!.. Çünkü rakibe gitmiyor. Böyle bir istatistik anlayışı olur mu? Futbol bu mu? "
"Fatih hoca, lütfen yanındakilerden birine 'Şu Kazım'ı takip et' diye talimat versin ya da tribüne bir kamera koysun. O kamera sadece Kazım'ı çeksin. Benim ne kadar haklı olduğum ortaya çıkacak. 70 tane maç oynayacak, ayağına bir tane top oturacak, o topla gol atacak 'Vaay Kazım" olacak!.. Kazım yetenekli biri olabilir ama o saha kenarında dönüp duran Galatasaray'ın sponsoru Nike'ın reklamında 'Ruh' yazıyor. O ruh Kazım'da yok. Başkalarında da yok. Kazım'da o ruh olsaydı, adam Türk vatandaşlığı statüsünde oynuyor, Fenerbahçe onu niye bıraksın? Aşağı yukarı Caner ile Kazım'ı takas ettiler. Onu aldılar, onu verdiler. İkisinin farkına bak. Ruh olarak, Caner'in 10'da 1'i var mı Kazım'da! "
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.