Türk Telekom Arena'da oynanan maçtan önce Derwall'ın dev posterinin sponsor firma Türk Telekom balonuna asılı bir şekilde dalganması dikkatlerden kaçmazken; 'efsanelere saygı' olgusu bir kez daha sorgulanmaya başladı.
Galatasaray Kulübü'nün efsaneler saygı konseptinde Metin Oktay ile başladığı ve bu hafta Eskişehirspor maçıyla devamını getirdiği 'anma' organizasyonları Jupp Derwall ile sürdü.
Türk Telekom Arena'da oynanan Eskişehirspor maçından önce sarı-kırmızılı taraftarların bir kısmına dağıtılan Jupp Derwall maskeleri, dev Derwall posterleri ve golllerden sonra gelen anonslar ile süslendi.
Sarı-kırmızılı taraftarlar Galatasaray tarihinde önemli bir yere sahip olan ve sadece sarı-kırmızılı camianın değil Türkiye'nin de Avrupa ile entegrasyonunda kilit bir rol oynayan Derwall'e büyük bir saygı gösterirken; tribünlerin Metin Oktay'ı Alpaslan Dikmen'i de unutmadı.
Türk Telekom Arena'da oynanan maçtan önce Derwall'ın dev posterinin sponsor firma Türk Telekom balonuna asılı bir şekilde dalganması dikkatlerden kaçmazken; 'efsanelere saygı' olgusu bir kez daha sorgulanmaya başladı.
FATİH ŞAMLIOĞLU YAZDI...Gün geçtikçe bir tutkudan çok hırsa,
şiddeti artan ihtirasa bürünen futbol artık sadece dört taştan iki kaleye yapıp, bir top yaratmak için pabucumuzun altında koca bir metal parçasının ezilmiş izlerini görmeyi göze alarak oymamaya çalıştığımız ya da izlediğimiz bir oyun değil!
80'lerden sonra endüstriyelleşen, globalleşen ya da paranın hakimiyet alanı kazanmasıyla güçlenen ve buna paralel
istemdışı yozlaşan futbolun yörüngesi artık
görebildiğimiz noktadan çok daha ulaşılmaz bir uçta...
Romantik futbol tutkunları ile endüstriyel futbol gerçeğine sıkı sıkıya bağlanan insanlar arasındak
i görüş farkılıkları her geçen gün daha da keskinleşiyor ve bu keskinleşme aslında eskiden de var olan ancak son dönemlerde etkisini arttıran kaos ortamının temelini oluşturuyor.
Futbolda yüzlerce sponsorluk modeli var.
Kimisi stadının adını satıyor, kimisi formasını, kimisini ürünlerini, logosunu, malzemesini...
Prezervatife takım logosu koyup satan mı dersiniz, iç çamaşıra kulüp renklerini verip pazara çıkaran mı dersiniz, aklınıza ne gelirse artık...
100 yıllık dirayetli duruşlarıyla tarihe geçen Barcelona ve Athletic Bilbao'nun endüstriyel fubol karşısında direnç gücünü kaybetmesi aslında
aklı endüstriyel futbola kayanların güçlenmesini sağladı ancak sadece formasına reklam almadığı için Barcelona ve Atletico Bilbao'ya sempati duyanlar, artık yok!
Türkiye'deki kulüpler
markalaşma sürecini henüz tamamlamadıkları için sponsorluk kurumundan aldıkları payı bellirli sabitler üzerinde dengelemek zorunda kalıyor. Zira veriler değerlendirildiğinde büyük sponsoruk payını alan kulüplerin
markalaşma sürecini tamamlayan kulüpler olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Markalaşma sürecini tamamlayan kulüplerin, ihtiyacı olduğu sponsorlukları bulması, hatta bu
sponsorlukları dilediği gibi yönetmesi de mevcut markalaşma gücünden kaynaklanıyor.
Major seviyede Arsenal'in Highbury'u yıkıp bir stat yapması ve burayı Emirates'e satması yine Emirates ile
100 milyon sterlinlik bir anlaşma yapması, Bayern Münih'in yeni stadının adını Allianz'a satması ve buraya Allianz Arena adının verilmesi ya da Schalke'nin Gazprom ile
125 milyon avroluk sponsorluk sözleşmesi imzalaması ve her şeyden önemlisi bu sponsorlukları makul ölçülerde istediği gibi yönetmesi anlatmak istediğimiz markalaşma sürecinin bir sonucu...
İngiltere, İspanya ya da Almanya'nın aksine Türkiye'de yeni yeni hayat bulmaya başlayan, sponsorluk sorunsalı
sancılı geçişleri de beraberinde getiriyor. İlk etapta
"Bir şeyleri satma" olgusunu akıllarda uyandıran sponsorluk faliyetleri yönetim bazında kimi zaman
komik amatörlükleri, taraftar bazında da
travmatik duygusal yıkımları beraberinde getiriyor.
Markalaşma sürecini tamamlayan kulüpler çoğu zaman durum itibarıyla
karşılanamayacak sponsor isteklerinde bulunurken; taraftarlar ise uzun yıllardır sahip olduğunu düşündüğü, benimsediği ticari değeri olan ürünlerin başka ellere geçmesine içerliyor.
Altını çizerek anlatmak istediğimiz
markalaşma gücü özellikle Türkiye'de
sponsorları kulüplere değil de kulüpleri sponsorlara zorunlu hale getiriyor. Marka gücüne sahip kulüp, sponsorları dilediği gibi yönetebilirken; markalaşma sürecinde olan kulüpler çizgilerini sponsorların istekleri çerçevesinde sınırlamak durumunda kalıyor.
Sponsor firma Türk Telekom haklı olarak sözleşmede yazan tüm maddeleri uygulamak, sınırlarını belirmek durumunda... Çünkü güçlü! Ancak ben, efsanelere saygı duymak için çekilmek istendiğim Arena'da Jupp Derwall'in posterinin kocaman Türk Telekom balonu altında görmeye hazır değilim!
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.