Önceki Haber Sonraki Haber

"Galatasaray'da Igor Tudor hanedanı"

Galatasaray'da ligde ortaya koyulan performansın ardından spor yazarı Atilla Gökçe, teknik direktör Igor Tudor'u değerlendirdi.

30/08/2017 Çarşamba Milliyet

Galatasaray Teknik Direktörü Igor Tudor'la ilgili olarak Milliyet Gazetesi yazarı Atilla Gökçek dikkat çeken bir köşe yazısı kaleme aldı. 

İşte Atilla Gökçe'nin "Galatasaray'da Tudor hanedanı" başlıklı o köşe yazısı...

Ne acemiliği kaldı, ne de yetersizliği... Karabük'ten apar topar transfer edilince Dursun Özbek yönetimi de eleştirildi, Igor Tudor'un kendisi de...

Peşpeşe teknik direktör deneyip gönderen ve ipleri futbolculara kaptıran Galatasaray'da Tudor hiç kimseye güven vermiyordu. 

Ama beklenmedik biçimde "devrim" gibi bir karar alıp duruş sergileyerek "futbolcuya dayalı düzeni" yıkmaya başladı.

Kentsel dönüşüm için vinçle çatılara çıkan ve tıkır tıkır çalışıp katları adeta yiyerek apartmanı yıkan küçük kepçeler gibi... Kamuoyu onun acemiliğini ve yetersizliğini konuşadursun, o işini gayet planlı yapıyor, ödünsüz- kavgasız tavrıyla Galatasaray'ı değiştiriyordu. Adından yola çıkarak onu İngiltere'yi orta çağdan çıkarıp rönesans çizgisine yükselten Tudor hanedanına benzetebilir miyiz? Olabilir.

Bu noktada elbette Dursun Özbek yönetimine de bir paragraf ayırmak gerekiyor. Başkan Özbek, Galatasaray'ın ağır eleştirilerle karşılanan şu sıkıntılı döneminde "kararlı" davrandı. İşi kamuoyuna ve taraftarlara bırakmadan inisiyatif sahibi olduğunu gösterdi. Başka konularda eleştirilebilir. Hiç itirazım yok. Ne var ki futbol takımıyla ilgili stratejik değişiklik kararı, her türlü takdirin üstündedir. Efendim bu işi yaparken kardeşi Mehmet Özbek'in, Cenk Ergün'ün  dolduruşuna geliyormuş, filan... Hiç oralı olmadılar. Yadırgayarak karşıladığım "uçaklar peş peşe inecek" açıklaması da bir başka kuşku noktası oldu. Neyse, uçaklar gerçekten indi.

Igor Tudor'a dönersek... Yönetimin tutarlı ve sağlam desteği ile "çete"yi dağıttı. Antrenör atayıp (!) idman programlarını kafasına göre etkileyen Sneijder'den başladı. Hem pahalı, hem de "problematik" oyuncuyu göndererek  doğru bir adım attı. Oynamayan ve mutsuz oyuncularla yollarını ayırmak için ısrar etti. Cavanda örneğinde olduğu gibi birlikte çalışmak istemediğini doğrudan açıkladı.

Yüksek tempolu, kararlı, akıllı ve ısrarlı bir oyun tarzı için elinden geleni yaptı. Evet, bir Östersunds rezaleti var... Sezon başında böyle trajediler -maalesef- yaşanabiliyor.

Sonrasında Süper Lig'in ilk üç haftasına bakacak olursak, ortada "koşan", üreten", "zevk veren" bir takım var.

Belhanda, NDiaye, Gomis... Mariano, Maicon, Fernando... Yepyeni kimliklerle sezona giren Linnes, Rodrigues ve ille de Tolga! Gerçekten yetenekli ve karakterli bir oyuncu topluluğu bu. Üç haftada 9 puan ve 10 gol. İşte taraftarı tribüne çeken, öfkeyi neşeye dönüştüren başarı. Arada Selçuk krizi de denendi ama, beklenen olmadı.

Artık Igor Tudor'a biraz daha kredi tanıyıp bakmakta yarar var. Sezon sonunda şampiyon olmayabilir. Tudor, Fatih Terim'den sonra giderek yozlaşan ve otoriteyi kemiren futbol takımını şimdi yeniden olması gereken yere taşımıştır. Lig liderliği değil kastım... Bir futbol takımı nasıl olmalıysa, nerede durmalıysa işte o!



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön