* 1 Riva, 2 Seyrantepe dedik. 3, 4 veya 5 var mı?
- Tabii var ve bence gözden kaçan en önemlisi; Çekmece arazisi... Pek kimse üzerinde durmuyor. Bu araziye Galatasaray Kulübü'nün taşınması olayı önem arz etmektedir. 250 dönümlük bir araziye sahibiz, gölün kenarındadır. 3 senelik görüşmeler sonucunda Büyükçekmece Belediyesi tarafından tahsis edilmiştir. Yüzme, yelken ve kürek takımları için imkanlar oluşabilir, ama Florya'daki tesislerin tümünü zaman içinde oraya taşıyacağız ve Florya Metin Oktay Tesisleri'nin üzerinde bulunduğu araziyi de aynen Riva gibi değerlendirmeliyiz.
* Ne zaman biter?
İmar ve Milli Emlak ile ihtilaflarımız var. Bir kısmı mahkemede olan konular söz konusu, sonuçlarını bekliyoruz. Diğer taraftan belediyeden bir ifraz yapılması gerekiyor, bunu bekliyoruz. Tabii bunlar 'sabah dilekçeyi verin, akşam cevabı alın' işler değil. Bir iş, bazen 3-5 ay sürüyor. Meclis kararı, encümen kararı gerekiyor, uzadıkça uzuyor. Her şey bitmiş olsa bile Galatasaray Kulübü'nün Florya'dan hareket edip binalarıyla, sahalarıyla oraya geçmesi zaman alır. Ama o zaman yabancı ve Türk oyuncularımızın kalabileceği şirin villalar yapmayı düşünüyoruz. Süreci yaşıyoruz.
* 4. var mı?
Sayın Cengiz Özyalçın ağabeyimizin ilgilendiği ve yine Silivri yakınında büyükçe bir arazinin satın alma şeklinde kulübe kazandırılması söz konusu. Bu da bitme noktasında...
* Bu sürpriz oldu, pek bilinmiyordu.
Evet sürpriz. Bu araziyi satın alıp, nasıl değerlendirebileceğimize bakacağız. Eğer gayrimenkul piyasası bu şekilde yükselmeye devam ederse, marttan, nisandan sonra gelen yönetimler bir proje oluşturabilir.
* Proje bitmiyor sizde, ama galiba önden pürüzleri hallettiniz. Birden açılacaksınız gibi...
Aynen öyle. 5. proje aşaması ise Seyrantepe'de stadımızı yaptıktan sonra Ali Sami Yen Stadı'nın değerlendirilmesi var ki, bu da büyük gelir getirecektir. Bu zorunlu bir projedir. Kapalı spor salonu olacak. Aynı zamanda çok amaçlı bir kongre merkezi olacak. İhtiyaç duyulduğunda istenilen şekle girebilecek. Altı otopark, arkası ise otel olacak.
* Size bir toplantı esnasında üyelerinizden birisi soruyor, 'Niye bu kadar borçlandınız?' Siz cevap veriyorsunuz, 'Yetkiyi siz verdiniz, vermeseydiniz o zaman!'
Galatasaray tarihinde son iki dönem mali kongrelerine, gelirlerimiz giderlerimizi karşılamıyor diye girdik. İsteseydik daha önce kulüpte yapılanlar gibi bunları kolayca gizlerdik. Bir tane satacağın oyuncunun bonservisini satmış gibi gösterip yazarsın oraya, bütçe denk olur. Biz hiç oradan-buradan para gelecek diye yazmadık. Unutmayın; Okan, Emre, Hakan Şükür'ün bonservis olaylarını... Başımızdan geçti bu olaylar. Ama biz genel kurullara gelirimizin giderimizi karşılamadığını söyleyerek girdik, onlar da demedi ki 'gelirin kadar harcama yap.'
* Diyorsunuz ki, o zaman 'kimsenin bana borçlanmamın hesabını sorma hakkı yok...'
Evet, çünkü o hakkı onlar bize verdi. O zaman gelirimiz kadar harcardık, oyuncu transfer etmez küçülürdük, kendini toparlayıncaya kadar 8.'liğe oynardık. Yönetim demek, her istediğini yapacaksın demek değil ki...
* Peki, yönetim olarak hiç yanlış yapmadınız mı?
Galatasaray Kulübü'nün politikasıyla ilgili olan bir şey. Ben teknik konularla ilgili bir üyeyim. O bakımdan bir yanlış yapıldı mı, diğer konularla ilgili bilemem. Yönetime gelirken sayın Ali Dürüst'le görüştük ve 300-400 üyenin Galatasaray'ın her şeyiyle çok ilgili olduğunu ifade etmiştim, ama kendisi bana böyle bir sayının olmadığını söylemişti ki, haklı çıktı. Şimdiki intibam 100 kişiyi geçmiyor. Galatasaray'ın her şeyiyle, voleybol bütçesinden arazisine kadar tüm sorunlarla ilgilenen 100 kişiyi geçmez. Galatasaray'a son yıllarda en büyük zararı 'seçimler' vermiştir.
* Başkanlık seçimleri mi?
Evet. Demokratik bulmayabilirsiniz ama böyle düşünüyorum. Son 5 yıl içinde şöyle bir oluşum var. Seçimlerde gruplar oluşuyor, kaybedenler küsüp kulüple hiç ilgilenmez duruma geliyorlar. Seçim olması nedeniyle tavizler veriliyor, işe göre adam aranmıyor. A şahsının cebinde 300 oy var, filan diye geziliyor ki, hiç şahit olmadım. Konsensus içinde, sorunların neler olduğunu 10-15 ana başlık altında toplanıp çözecek, konularında ihtisas sahibi arkadaşlardan tek liste yapıp genel kurula gidilmeli. Geçen seçimlerde böyle bir yapının oluşması için gayret gösterdim, ama başarılı olamadım.
* Yöneticiliğe devam mı?
Ben müsaade istiyorum. Dediğim tek liste olsa, belki düşünürüm. Ama olacağını zannetmiyor ve müsaade istiyorum. Artık genç arkadaşlara bırakıyorum. Ciddi bir kütle oldu Galatasaray. Şirketler, pazarlama, inşaat, mali-hukuki yapı vs... Diyelim ki bir liste oluştu, listede 6 doktor, 4 mimar, 3 tane de arkeolog var. Bu yapıya, bu insanlar ne çözüm getirebilir. Sorunlarımızı bilerek ona göre adam alınmalı. Demiyorum ki mimarlar yararlı olamaz, ama belki 1 mimar alırsınız, belki 2 doktor alırsınız, sporcu sağlığı biriminden tutun cihazların temini yenilenmesini üstlenir. Bir diğeri pazarlama konusuyla ilgilenir, ama konularının uzmanı olurlar.
* Sizi ne yordu bu kadar?
Riva Projesi kabul edildiği anda 6 ay çekmiş olduğunuz sıkıntı bitiyor ve diğer sıkıntı başlıyor. Şunu gördüm, yöneticilik mutlu günler geçirilecek bir konum değil. 1 maç kazanıp seviniyorsunuz, üç gün sonra öbür maç geliyor. Sevinç kısa, sorun uzun süreli oluyor. Ama tabii bir şeyler katıyorsanız kulübe, bu büyük haz veriyor.
* Yoğunluk sizi sıkmış belli ki...
Kendimle ilgili olarak söylüyorum, Galatasaray Kulübü'ne yazılacak dilekçeyi dahi kendim yazarım. Müsvetteli yollarım, daktilo ederler. Galatasaray Kulübü'nde kendimi maaş almayan bir personel gibi görüyorum. Bunu da çok iyi hazmetmişimdir, sıkıntım yok. Dilekçeleri bile elden takip edip götürürüm.
* Bu devinim içinde en üzüldüğünüz, unutamadığınız anınız hangisi. Seyrantepe ihalesinin iptal olduğu gün olabilir mi?
Hayır, bunu söylemek bile istemiyorum ama 6-0'lık Fenerbahçe yenilgisi beni çok çok üzmüştü.
* Ünal Aysal bir fenomen halini aldı Galatasaray Kulübü'nde. Fakat belli ki, çok yararı dokunuyor.
Ünal ağabey kulüp içine gecikmeli geldi. Hiç kimsenin beklemediği bir zamanda AIG hisselerinin alınmasında ciddi yardımı olmuştur. Kendisi dünya üzerinde ticaret yapıyor. İlişkileri, imkanları yüksek. Deneyimi ve birikimiyle Galatasaray'a çok yardımı olur. Ünal ağabeyin gelip düşüncelerini açıklamasından sonra herkes beklenti içine girdi. Gelecek, birisini destekleyip onu başkan yapacak, parayı da kendisi verecek beklentisi... Böyle bir düşünce var. Kimse açıkça ifade etmese de, bu bir gerçek. Böyle bir şey olması söz konusu değil. Ünal ağabey kendisi başında olmadığı hiçbir şeyi perde arkasından yönetmez. Onu iyi tanımak lazım. O yaparsa kendisi yapar, sorumluluğu da kendisi alır. Maalesef o hayaller içerisinde olanlar bir süre sonra farkına vardılar. Ünal ağabey hâlâ da yardım ediyor, yaptığını söyler, yapmayacağını da açıklar.
* Tavsiyelerini nasıl buluyorsunuz?
Tavsiyeleri de yüzde 100 doğrudur. Yeniden yapılanmanın başlangıç maliyeti var, bunu karşılayacak güce erişmemiz lazım.
* Sayın Canaydın nasıl başkanlık yaptı?
Kulüplerin 10 kişiyle yönetileceğine inanmıyorum artık. 1 kişinin tahammül edebileceği iş değil. Şirket yönetmek gibi değil. Her gün medyaya bilgi vereceksiniz, taraftarın isteği ayrı, kongre üyesinin görüşü farklı. 2000 yılından sonra Galatasaray'da transformasyon dönemi oldu. Eskiden kulüp, kongre üyesi ve taraftar vardı. Ama taraftar büyük baskı grubu değildi. Yönetim bu tarihten sonra medya ve taraftar baskısını ciddi şekilde hissetti.
* Liseli-lisesiz kavgası mı etkili oldu?
Bu kavgaya katılmıyorum, çok yanlış bir iştir. Bundan eğer menfaat beklentisi içinde olanlar varsa sükut-u hayale uğrarlar. Böyle bir şey yok. Durup dururken ortaya kendi içinizde böyle bir sorun varmış gibi çıkmak yanlış. 2004 senesinde Canaydın kulübe 300'ün üzerinde mektepli olmayan üye yaptı. Hatta tüzük metnini de ihlal ederek yaptı. Böyle bir şey yok. Ama Galatasaray'da yer edinmek için bu sorunu ortaya atıp, taraftarla kongre üyelerini karşı karşıya getirirseniz, iki taraf iyice kilitlenir. Çözümsüz ve sonuçları ağır olmasın. Bu sorunu yaratanlar da altında ezilir. Yetki Galatasaray Kongresi'nindir. Güç kimdeyse, ona karşı ilişkilerinizi daha mesafeli ve yumuşak yapmak lazım. Ben de üye adedinin artmasından yanayım. Taraftara da aidiyetini hissettirmek lazım. İleriki aşamada Futbol AŞ'nin bir bölümü halka açılmalı.
* Her şeye çok açık cevap veriyorsunuz. Bundan yararlanarak sorayım; 'Özhan Canaydın çekilsin' diyorlar...
Burası Yeniçeri Ocağı değil. Her şeyin adabı var. 2001'de sayın Faruk Süren haziran ayında istifa etti, Mehmet Cansun geldi. İstifadan önce Süren'e daha önce oy vermememe rağmen, kendisini aradım ve 'Başkan süreyi tamamlamadan gitme, lütfen devam et' dedim. Hâlâ iddia ediyorum, doğrusu buydu. Tüzük var, gelişin-gidişin şekli var. Toplarsınız imzayı, verirsiniz o zaman. Kurala uymayan ve kelle isteyenler sonra kendi kellelerini verirler. Bu arada başkan olmak isteyenler madem bu şerefli makamı istiyor, aday oldukları an 500 bin dolar hibe etsinler. O zaman görelim kim başkan adayı olmaya layık. Herkes bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyor.
* Sinirleniyorsunuz.
Üslubu kaybetmeyelim. Açalım kulübü tamamen, peki geleneği nasıl sürdüreceğiz o zaman. Daha büyük karmaşa çıkar. O zaman, Galatasaray geleneğine sahip çıkarak büyüyeceğiz. Gelen arkadaşlarımız da gelenekleri daha ileriye götürmeye çalışmalı. Tahrip edersek sonra çok başka yerlere gideriz, beğenmediğimiz kimselerin durumlarına düşeriz.
* Son olarak söylemek istedikleriniz...
Bakın, mali genel kurullarına geldiğimiz zaman son 4 saat çok önemli. En önemlisi bütçedir. Bütçe oylamasında salonda 40 kişi kalıyor. Hiçbir öneri gelmiyor. Yüzmenin geliri şöyle olsun, filan yok. Eğer yeniden yapılanmadan sonra aynı şekilde davranmaya devam edersek, 5-6 sene sonra aynı duruma düşeriz. Bu sefer defteri kapatmamız, geliri artıracak çözümü bulmamız lazım. Aidat 100 milyon, üyelerin yarısı yatırmamış. Yatıranların adedi 4 bin civarında. Son üye olanların yatırmamasına daha da hayretler içinde kalıyorum.