Önceki Haber Sonraki Haber

"En büyük özelliğimiz..."

Mustafa Sarp, Galatasaray Televizyonu’nda yayınlanan AVEA Kamp Günlüğü programının konuğu oldu.

14/01/2010 Perşembe Galatasaray.org

Galatasaray’ın başarılı futbolcusu Mustafa Sarp, Galatasaray Televizyonu’nda yayınlanan AVEA Kamp Günlüğü programının konuğu oldu

Tatilin nasıl geçti?
Tatil çok güzel geçti. Ben genel olarak güneşe, denize çok düşkün bir insan olduğum için bu dönemde biraz uzaklara gitmek zorunda kaldım. Ama çok güzel, çok keyifli, ilk yarının bütün yorgunluğunu bir kenara bırakıp ikinci yarıya hazır bir şekilde gelebileceğim bir tatil yaptım diyebilirim. Emre Ağabey’le birlikte gittik herkesin bildiği gibi... Son derece keyifli, son derece güzeldi. Yeterince dinlendik, enerjimizi topladık ve geldik.

Ligin ilk yarısında çok yoruldunuz değil mi?
Tabi ki çok yorulduk. Anadolu takımından gelmiş bir oyuncu olarak büyük takım forması giymek dışardan göründüğü gibi değil. Tempo çok yüksek, çok önemli maçlar oynuyorsunuz, oynadığınız önemli maç ertesi gün unutuluyor, çünkü üç gün sonra bir karşılaşma daha sizi bekliyor. Bursaspor forması altında geçen sene sakatlığımdan dolayı 27 maç oynamıştım. Bir sene önce kupa maçlarıyla birlikte 31 maç oynamıştım. Bu maçları bir sezon içinde oynamıştım. Galatasaray forması altında, 26 maçta ilk onbirde sahaya çıkıp 90 dakika oynadım. Bursaspor’da forma giydiğim dönemde oynadığım sürenin ortalamaya vurulduğu zaman ne kadar dar olduğu ve maçların yoğunluğunun arttığı Galatasaray’da çıktığım karşılaşmalardaki sahada yer alma oranım ortada... Bunun için gerçekten ilk yarı benim için çok yorucu geçti diyebilirim.

Antalya kampı nasıl gidiyor? Herhalde o dinlenme döneminin ardından çalışmaları bir hayli yoğun hissettiniz?
Evet. Öncelikle her şeyden çalışmalar önce çok keyifli geçiyor. Tabi çalışmaların böyle tempolu olacağını biliyorduk. Bu tempolu antrenmanlardan öncelikle keyif almaya bakıyoruz. Biliyoruz ki mırın kırın yaparsak bu antremanlar hiçbir şekilde bitmez. Antrenmanlarda kameralara nasıl yansıyor bilmiyorum ama, her çalışmamız oldukça keyifli anlara sahne oluyor. Bunun yanında oldukça yoruluyoruz. Kupa maçı dolayısıyla yaptığımız Ordu yolculuğu oldukça yorucuydu. Bu kadar yoğun antrenmanların arasında ciddi bir müsabaka oynamak, ister istemez takımı biraz daha fazla yoruyor. Ama her şey gayet güzel gidiyor. Hafta sonu pazar günü oynayacağımız bir maç daha var. Ondan sonra da zaten herkesin ve bizim dört gözle beklediğimiz lig mücalesi başlayacak.

Kampı da baz alırsak Galatasaray’ı nasıl bir ikinci yarı bekliyor, gerekli yüklemeler yapılıyor mu?
İşin teknik konusuna yorum yapma gibi bir durumumuz olamaz. Hocalarımızın ne kadar kaliteli olduğunu tekrar tekrar söylemenin bir anlamı yok. Neyin ne zaman yapılacağını çok iyi biliyorlar. Özellikle kondüsyon yüklemeleri için Carlos ve Alberto gibi iki tane inanılmaz hocamız var. Antremanların yoğun  geçmesinden hiçbir sıkıntı duymuyoruz. Çünkü ligin ikinci yarısı dediğim gibi hem anormal derecede zor geçecek, hem de hava şartları nedeniyle ağır sahalarda oynayacağız. Kondisyonumuzun yüksekliği bizim için en önemli kozlardan biri, olmazsa olmazımız. Burada yaptığımız bu antrenmanlar bizi ikinci yarı o zor dönemeçte bizi ayakta tutacak. Onun için en ufak yakınma söz konusu değil. Sürekli söylerim bu aradaki uçurumu görmek için Anadolu takımında futbol oynamış olmak gerçekten önemli. Çünkü Anadolu’da ikinci yarı kötü giden şeyler ikinci yarı bertaraf  edilecekmiş havasındadır. İlk yarı birileri bir şeyleri yakalamaya çalışır, ama yakalayamasa bile ‘’nasıl olsa önümüzde ikinci yarı var’’ denilir ve ikinci yarı herkes elinden gelenin fazlasını sahaya yansıtır. Bu anlamda da biz büyük takım olduğumuz için Anadolu ekiplerinin bize karşı ekstra bir  motivasyonu var. Bizden alabildikleri tek puan bile onlar için çok değerli. Bir de onların kendi durumlarını işin içine katacak olursak ikini yarının ne kadar zor  geçeceğini rahatlıkla kestirebiliriz. Bunun yanında UEFA Avrupa Ligi’nde çok önemli bir rakiple eşleştik.Ben bu eşleşmeyi kupanın en önemli favorilerinden ikisinin karşı karşıya geleceği bir eşleşme olarak yorumluyorum. Bundan dolayı o maçlar bizim için çok önemli. Onun dışında Ziraat Türkiye Kupası’nda iki maçta 6 puan topladık. Barbekü organizasyonunda yemek yerken bile çok küçük hesaplar yapıyoruz. Şubat, Mart, bizim için 40-45 günlük dönem çok kritik. Tabi ki şu anda yaptığımı hesaplar sadece kağıt üstünde geçerli, futbolda hiçbir şeyin sonucu elbette ki yaşamadan belli olmaz. Neden belli olmaz diyecek olursanız, ben bir Galatasaray taraftarı olarak geçen sene ligin son altı haftasına girildiğinde ‘’Galatasaray şampiyon olacak’’ diye seviniyordum ama Galatasaray takımı ligi beşinci bitirdi.  Ben Bursa’dayken az kalsın Bursaspor ligi Galatasaray’ın önünde bitiriyordu. Kağıt üstünde bizi çok zor bir fikstürün beklediği görünüyor. Her maçı birbirinden bağımsız olarak düşünüp, her maça ayrı konsantre olursak, o yoğunluğu atlattığımız zaman çok daha rahat edeceğimizi düşünüyoruz.

Ligin ilk yarısında sen kendinden böyle bir performans bekliyor muydun? 26 karşılaşma oynadın ve takımın en önemli, en istikrarlı futbolcularından biri oldun.
Ben kendimle ilgili çok fazla yorum yapan biri değilim. Onun için son söylediğin cümleyle ilgili yorumu başta hocam olmak üzere, takım arkadaşlarım, taraftarlarımız, yöneticilerimiz ve bu konuda otorite olan insanlar yapsın. Ben kendimle ilgili sadece bir şey söyleyebilirim. Galatasaray’a ilk geldiğim gün de söyledim, kendime güvenim olmasa orta sahada böylesine mücadele eden çok sayıda oyuncu varken, bu rekabetin içine girmezdim. Birgün mutlaka formanın geleceğini, çok istekli, bir şekilde çalıştıktan sonra, ilk düşüncem formanın bir şekilde bana gelmesini beklemekti. Forma biraz erken geldi, Mehmet Topal’ın ve Tobias Linderoth’un şanssızlıkları benim şansım oldu. Ben de bunu iyi kullandığımı düşünüyorum. Ondan sonra da zaten ilerleyen maçlarda hoca tercihini benden yana kullandı. Ben de başta hocanın bu tercihini ve bu formayı layıkıyla terletmek için kapasitem elverdiği kadar mücadele ettim.

İlk yarıdaki performansınla bizlere çok iyi gösterdiğin bu hırsın ve bu azimin nereden geliyor?
Benim karakterim, yapım bu. Kaybetmeye tahammül gösteren biri değilim. Play Station oynamaya başladığım ilk günden beri arkadaşlarımla kavga eden bir yapım var, oyunda bile kaybetmeye tahammülüm yok. Çok sinirlendiğim olmuştur, kolu fırlattığım olmuştur, konuşmadığım olmuştur. Bu tamamen insanın yapısıyla ilgili bir şey. Bu halimden son derece memnunum. Birçok zaman eleştiriliyorum, bazen olmaması gereken profillerin, karelerin içinde kötü bir şekilde görünüyorum. Bunların hepsini kabul ediyorum ve sinirim geçtikten sonra da özür diliyorum ama genel olarak benim yapım bu... Belki böyle bir yapım olmasaydı Mustafa Sarp olmayabilirdi. İnşallah da böyle devam eder.

Takım içinde Play Station oynanıyor mu?
Hayır. Takım içerisinde Play Station oynayan kimse yok, bir de biz kamp yapmadığımız için sezon başı ve devre arası kampından bahsetmiyorum. Bundan dolayı sosyal hayatta bir araya çok fazla gelemiyoruz. Gerçi üç günde bir maçlarımız var ama takım içinde Play Station organizasyonları yapacak vakit bulamıyoruz.

Arda’yı hala kadroya alıyor musun? Bir dönem senin Play Station kadronda bildiğim kadarıyla Arda yer alıyordu.
Tabi ki. Arda onu hiç tanımadığım dönemde bile benim favori oyuncularımdandı.

Azminden bahsetmeye devam edecek olursak, ilerleyen dönemde hedeflerin nedir?
Futbol yaşantımın ilk gününden itibaren, kendi ayaklarımın üstünde durup, kendi hür irademle karar vermeye başladığımdan beri, geleceğimle ilgili plan yapmadım. Çünkü ilk zamanlar  plan yapıp, planlarınız gerçekleşmeyince bir hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Çalışarak gelen fırsatları değerlendirmek prensibim oldu belli bir yaştan sonra.. Birilerine göre bir şeyleri geç yakaladım diyebilirim. Artık bu saatten sonra pek bir şeyin planını yapmıyorum. Amacım tabi ki sevdiğim ve hizmet ettiğim kulüpte futbolu bırakmak, ama futbol yarın neyi getirir, neyi götürür hiç bilmiyoruz. Hayırlısı neyse o olsun diyelim.

Galatasaraylı’lığınla ilgili neler söylemek istersin?
Babamdan gelen bir Galatasaraylı’lığım var. Futbola başladığım yaşlarda da hasta Galatasaraylı’ydım. Bugün hizmet ediyorum yine Galatasaraylı’yım. Ama bunu sürekli dile getiren bir yapım yok. Mümkün olduğunca da getirmemeye çalışıyorum. İşin hizmet bölümü ayrı, gönüldeki bölümü ayrı. Ama ikisi bir arada olduğu zaman daha güzel oluyor, çünkü çok daha istekli oluyorsunuz. Ben de bunun gururunu yaşıyorum. Bugün buradayım Galatasaraylı’yım, dün burada değildim Galatasaraylı’ydım, yarın burada olmazsam yine Galatasaraylı olacakğım. Bu bambaşka bir şey ama işin hizmet bölümüyle bir alakası yok. Sevgi ve hizmet etme şansı birleştiği zaman tabi ki daha güzel oluyor. Galatasaraylı’sınız ve bu formayı üstünüzde taşıyorsunuz, daha şevkle, daha aşkla oynamanız kadar doğal bir şey yok.

İlk yarıda kaybedilen puanları neye bağlıyorsun?
Yüzde doksanını şanssızlığa bağlıyorum. Çok iyi oynadığımız, daha doğrusu çok gol pozisyonu ürettiğimiz maçlarda bile inanılmaz puanlar kaybettik. İnşallah ikinci yarıda bu yaptığımız hataları tekrar etmeden kaybettiğimiz puanları telafi ederiz.

Bülent Korkmaz senin için neyi ifade ediyor?
Ağabeyim gibi severim diyeyim, bu şekilde bütün her şeyi içine alıyor.

Takım içindeki arkaşlık ruhu 2000 yılındaki gelen başarıda önemli bir rol oynayan o ruhu hatırlatıyor. Takım UEFA Avrupa Ligi hakkında neler düşünüyor?
UEFA Avrupa Ligi kesinlike yakın hedeftir, geçen seneki talihsizlik ve elendikten sonra yapılan eşleşmeler, takımımızın ne kadar talihsiz bir zamanda elendiğini gösteriyor. Ama geçen sene hedefe ulaşılamamış olması bu sene de aynı şeyin olacağı anlamına gelmiyor. Takım içindeki arkadaşlığa gelince, inanılmaz bir dostluk var, en önemlisi bu camiaya geldiğimde daha ilk günlerimde gördüğüm o sıcak arkadaşlık ilişkileri buradaki o arkadaşlık ruhunun ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. İlk geldiğimde sanki 3-5 yıldır bu takımın oyuncusuymuşum gibi bir his vardı üzerimde, o kadar yakınlardı anlayacağınız. Tabi bundan sonra gelecek arkadaşların da aynı yakınlığı göreceklerine hiç şüphe duymuyorum, çünkü burası Galatasaray Kulübü’dür, Galatasaray’ı diğer kulüplerden ayıran en büyük özellik burada yaşanan dostluk, bütünlük ve aile bağıdır.

Burada Arda Turan’ın da kaptanlığı çok önemli, bu arkadaşlığın oluşmasında Arda Turan’ın da büyük katkılarının olduğunu düşünüyorum hakkını vermek gerekir.
Arda Turan kesinlikle Galatasaray için çok önemli bir değer, birçok zaman eleştiriliyor ama kimse şunu unutmasın ki Arda Turan Türk futbolunun ve Galatasaray’ın çok önemli bir yıldızıdır. Ayrıca bu kadar küçük bir yaşta bu sorumluluğu alabilmek onun ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunun göstergesi... Nasıl bir Galatasaraylı olduğu da çok önemli, onunla tanışıklığım yokken bile onu çok severdim ve takımına bağlılığından dolayı çok takdir ederdim. Onun Galatasaraylı’lığını görmemek kör olmak demektir.

Peki senin için ilk yarıdaki en zor maç hangisiydi?
İlk oynadığım Tobol maçıydı. Ne kadar profesyonel olursam olayım Galatasaray Kulübü’ndeki ilk resmi maçımdı ve iyi izlenim vermem lazımdı. Bu yüzden ilkler her zaman zordur.

İlk maçın ardından Frank Rijkaard’la aranızda iyi bir diyalog oluştu. Kendisi de bunu dile getirdi zaten...
Ben yönetimin transferiydim, bir önceki sezon düşünülmüş bir oyuncuydum, Rijkaard’sa geldiğinde bütün futbolculara eşit gözle baktı. Benim sadece bir dezavantajım vardı, o da bir önceki sezon maçlarını videodan izlerken benim takımda olmamamdı. Bu durum biraz daha işimi zorlaştırıyordu, ben de ilk resmi maçımda bana görev verildiğinde, çıktım topumu oynadım. Söylemem belki çok güzel olmayacak ama iyi de top oynadım. Bu şekilde Rijkaard’ın sistemine de uyum sağladım.

İkinci yarıda şampiyonluğun en büyük adayı Galatasaray diyebiliriz. Zaten tabloya baktığımızda liderle aramızdaki bir puanlık fark fazla önemsenmiyor. Sizler için de öyle değil mi?
Kesinlikle öyle. Zaten en başında dediğim gibi ikinci yarı biraz zorlu geçecek ama, Mayıs ayında gülen taraf biz olacağız.

Kaç yaşında futbolu bırakmayı düşünüyorsun?
‘’Bırak kardeşim artık yeter’’ dedikleri zaman futbolu bırakmayı düşünüyorum.

Genelde üç büyükler Anadolu’dan transfer yaparken, alınacak oyuncuların genç olmalarına dikkat ederler. Ama sen bu duruma ters de olsa müthiş bir örneksin. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Bu durum özellikle ilk geldiğim zamanlar çok konuşuluyordu. Tabi ki ben de 22-23 yaşımda gelmek isterdim, ama bu yaşta gelmenin de çok büyük bir avantajı olduğunu düşünüyorum. Anadolu takımında görülmesi gereken, küme düşme, kümede kalma savaşı gibi handikapları gördüm. Bu da ister istemez sizin ayaklarınızı  yere biraz daha sağlam basmanızı sağlıyor.

İlerleyen dönemlerde Galatasaray Televizyonu ekranlarında olma gibi bir düşüncen var mı?
Geleceğimle ilgili pek bir şey düşünmüyorum, normalde futbol sonrasında futbol camiasında yer almayı da pek istemiyorum. Ama futbol bir tutku... ‘’Olmam’’ derim, ama ‘’Oldunuz’’ derler. Televizyonculukla ilgili bir planım, programım yok. Galatasaraylı olup da Galatasaray Televizyonu’nda çalışmak kadar güzel bir duygu olabilir mi? Madem öyle buradan yetkililere böyle bir mesaj göndermiş olalım. Röportajlarımda genelde patır kütür devam ediyorum, ama bunu  ‘’Mustafa çok güzel konuşuyor, çok ağırbaşlı konuşuyor’’ gibi övünme mesajları almak için değil, olduğum gibi hareket ettiğim için yapıyorum.

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön