Defalarca hayatında iki hedef olduğunu, önce Galatasaray başkanı sonra da, başbakan olmak istediğini söyleyen, yakın tarihimizin en ilginç simalarından birinin hayat macerasıyla sistemimize bir bakış atmak derdindeydim. O Berlusconi gibi olmak istiyordu. Rol modeli oydu.
Cem Uzan eğer Fenerbahçe'ye gönül vermiş olsa durum bugünkünden farklı olacaktı. Büyük ihtimalle, sarı lacivertli camia, kültüründen gelen parıltı düşkünlüğüyle onu başkan yapacaktı. İstanbulspor'a harcadığı milyon dolarlar Fenerbahçe'nin paralı ve iddialı başkanseverliğini iştahlandıracaktı. Belki Fenerbahçe bugün onun bahçesi olacaktı. Aylardır okuduğumuz, izlediğimiz bir İmparatorluğun yıkılışının kısa tarihi hikayesi de hiç meydana gelmeyecekti. Delinmez bir kalkanla çıkacaktı meydana. Onu devirmek bayağı bir cesaret gerektirecekti.
Yanlış kanal
Ama Cem Uzan yanlış bir kanalda ilerledi. Çok iyi biliyoruz ki, Galatasaray farklıdır. İyi ya da kötü değil. Sadece farklı. Fenerbahçe gibi açık değil, son derece kapalıdır. Bu yüzden de çok eleştirilir ya! Cem Uzan'ın Galatasaray'a başkan olamayışı, Galatasaray'ın rejiminin daha iyi olmasından değil, farklı olmasından. Bu kapalılık hali bu durumda ve diğer birçok halde büyük bir avantaj. Ama görüyoruz ki artık ya bu yapı ihtiyaçları karşılamıyor, ya da Galatasaray sistemini koruyor ama kültürünü yaşatmıyor. Yani sarılınan kavramın içi boşalmış.
Hagi'nin dün yaptığı basın toplantısı Galatasaray tarihinde rastlanmamış bir Ali Cengiz oyununu ortaya koyuyor. Hiçbir ortak hedefi bulunmayan, yokluğu bile paylaşamayan, neyin peşinde olduğu bilinmeyen yöneticilerle dolu bir yönetim karşımızdaki. Bazısı taraftarı oyunlarına alet ediyor. Onları bağırtacak kadar ileri gidiyorlar. Sonra bir başkası Hagi'yi çekip "Çık bir basın toplantısı yap" diyor. Hagi bombalıyor.
Ne acı
Bu kadar değil. Yöneticiler idari personel üzerinde iktidar savaşlarına giriyor. Başkana "O varsa, ben yokum" diyor. Başkan personeli görevden alıyor, ama kovmuyor, fahri olarak çalıştırıyor. Bir yönetici çıkıp hocaya "Rumen oyuncu istemiyorum" diyor, hocanın ve o müthiş zamanların kahramanlarının Rumen olduğunu unutarak. Hoca bazı oyuncuları göndermek bazılarını almak istiyor, yüzüne hayır diyemiyorlar. Yaptıkları, oyuncuları kandırıp "Sen kalacaksın" demek ve hocayı sıkıştırmak. Ve asıl garip olan, bütün bunların yokluklar içindeki Galatasaray futbol takımının büyük bir performans sergilediği dönemde meydana gelmiş olması.
Galatasaray bugün bilinen karakterini reddediyor. Yönetimde 3 başkan var. Herkes kendi iktidar alanında dans ediyor. Ve asıl garip olan bütün bunların 40 yıldır bu görevi bekleyen Özhan Canaydın'ın yönetiminde olup gitmesi. Hem de Galatasaray'ın 100. yılının kutlandığı dönemde. Ne acı!
Bütün bunlara bakıyorum ve bu pazartesi kendime şunu soruyorum. Cem Uzan başkan olsaydı daha ne kadar kötü olabilirdi?
Taraftar hesap yapar mı?
Maçın başında destek, maçın lehte biteceği anlaşılınca isyan. Petre, Cumartesi kötü oynamadı. Takımın iyilerinden biri olduğu bile söylenebilir. Yani bu isyan o günkü oyuna değil. Belli ki son dönem gelişmelerine. Peki bu kadar tepkiliyseniz, bu isyan neden maçın başında olmaz. Neden 70'inci dakikaya kadar beklenir ? Taraftarlık denen müessese, çokça bağrıldığı gibi, beraberce yağmurda çamurda yürümek değil midir? Bu taraftar onların rahat etmesi için yapılan önerilere, hayır biz acılar içinde yaşamak istiyoruz, işin romantizmi burada diye isyan etmiyor mu? Peki nedir bu rasyonel duruş. 70'inci dakikaya kadar galibiyet garantilensin, biz sonra isyan ederiz. Yemezler beyler. Siz taraftar değilsiniz. Hesabınız başka. Ve taraftar hesap yapmaz.
Kaptan neredesin?
İlk olarak Song taraftara dur dedi. Ellerini kaldırdı ve ne yapıyorsunuz der gibi yürüdü onlara. Sonra Necati Ateş. Peki takımın kaptanı, o olmasa kaptanlığı alacak olan tecrübeliler ? Hakan Şükür, Ersun Yanal krizinde bolca yararlandığı, kalbine bastığı formanın, pazubandının hakkını neden konu Petre olunca vermiyor. O çok büyük bir futbolcu. Ama maalesef o kadar büyük bir kaptan değil. Tarih onu sadece istatistiklerle hatırlayıp övecek.
Mehmet Demirkol / Milliyet