Diyorki Başkan: "Bir gün herkes yaptığı hatanın farkına varacak. Ben bu işe çok uzun süre emek verdim. Bana karşı hareket içinde olanlara karşı mücadele gücümü kaybetmediğimi hissettim. Bu yüzden yeniden devam kararı aldım". Bu yanıtın arkasından elbette şu soru gelirdi: "Peki bu size karşı olanlar kim? Neden karşılar?".
"2002'nin 23 Mart'ından beri direkt şahsımla ilgili bir kampanya başlatıldı. Bu kampanyaya katılan isimler belli. Başlangıçta bana karşı seçim kaybeden küçük bir grubun organizasyonu olarak görüldü. Ve bu kampanya çeşitli isimler altında bugüne kadar devam etti. Ama hep aynı isimler işin içinde. 6-0'lık Fenerbahçe maçından sonra emniyet güçleri, listesi Emniyet Dernekler Masası'ndan alınan Ultraslan yönetim kurulundaki üyeleri dört gün boyunca sorguladı. Ultraslan'da bu isimleri benim emniyete verdiğimi düşünerek onlar da bana karşı cephe açtı. Bundan sonra da tribünlerde pankartlar açılmaya başlandı. Hedef ben olmama rağmen, Galatasaray yıpratıldı. Bugün bu seçimde yine bu kardeşlerimi karşımda görmekten hiç çekinmiyorum. Bir gün mutlaka yaptıkları hataların farkına varacaklar".
"Peki neden karşınıza alıp konuşmadınız?" sorusuna da şu yanıt geldi:
"Elbette oturup, konuştum. Beraber oldum, sohbetler yaptım. Tartıştım. Bana değil, Galatasaray başkanlık makamına zarar verdiklerini söyledim. İkna etmeye çalıştım, ama olmadı. Kimbilir belki de yaklaşımım sert oldu. İçimdeki sevecen ruhu keşfedemediler".
"Sevecenim"
İlginçti ve soru basitti: "Sevecen ruhlu olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Ama hiç belli etmiyorsunuz?". Yanıt da ilginç oldu: "Evet öyleyim.
Galatasaray başkanlığı çok onurlu ve ciddi olması gerektiren bir makamdır. Ben böyle durmak zorundayım".
Canaydın son günlerin en etkili sözcüğü "değişim" konusunda "Ben değişimin nasıl karşısında olabilirim. Böyle yaparsam inkara girer. Değişimi kabul etmemek demek, Avrupa ve Dünya futbolundan uzaklaşmak demek" yorumunu yaptı.
Başkan artık eskiyi konuşmak istemedi, "Bıktım artık. Hep aynı şeyler. Hep aynı rakamlar ortada dönüyor. Herkes bunu soruyor" diyerek bu konuyu kapatmaya çalıştı. Ancak hemen ardından "Madem bu kadar borç vardı neden dört yıl önce insanlara o kadar söz ve umut verdiniz? Neden ayağınızı yorgana göre uzatmadınız?" gelen soru karşısında Özhan Canaydın sinirlendi. "Hem biliyorsun, hem de soruyorsun. Yine de deşiyorsun" çıkışını yaparken, bu kez yanıt vermek için dosya dolabını açıp belgelerini çıkardı. Ve devam etti:
"Borcu bilseydim..."
"Seçim olmadan önce sayın Mehmet Cansun'dan izin alarak hem kendi yöneticilerim, hem de onların yöneticileri ile birlikte hesapları inceledik. 58 milyon dolar borç olduğunu söylediler. O zaman daha seçim olmamıştı. Bu normaldi. Bende bu borcun olduğunu düşünerek 60 milyon dolarlık kredi için temaslara başladım. Hatta buldum. Seçimi kazandım. Devir teslim törenlerinden sonra geçen kısa sürede borç bir anda 91 milyon dolara çıktı. Bu rakam eski, yeni yöneticiler ile murakıpların raporlarında belirlenmiştir. Bu rakam bir süre sonra 110 milyon dolara yükseldi. 58 milyon dolara göre plan proje yaptım, seçildim, karşımda 110 milyon dolarlık fatura. Bu rakamlar 30.9.2001 itibarı ile divana sunulan raporla herkes tarafından biliniyor. Eğer bu borcu bilseydim, ona göre plan ve proje yapar, herkesin önüne öyle çıkardım. Belki de bazı taahhütlerde bulunmazdım. Ama yine de o sözlerimden rahatsız değilim. Her zaman da arkasındayım. Şimdi bu kadar çok çalışmanın meyvesini yemenin zamanı. Bu emekler değerlendirilmeli. Bu yüzden talip oldum".
En önemli konulardan birini açmanın tam zamanıydı: "Peki sayın Başkan ya futbolcu borçları. Futbolcunun, hakeme gidip, para alamadığını söyleyerek sızlanması sizi rahatsız etmiyor mu?". Yanıtı hazırdı:
"Bana güvenirler"
"Bu konuyu medya çok seviyor. Her kulüpte yaşanıyor, ama Galatasaray'da daha çok gündeme getiriliyor. Bir de, bu kulüpte sadece bizim dönemimizde olmuş gibi. 31 Ocak 2001'de Galatasaray yönetiminin profesyonel futbolculara 11 milyon dolar borcu vardı. 2002 Mart'ta biz geldik, 27 maç oynanmıştı. Futbolculara olan borç 10 milyon dolardı. Şu anda ise yani şubat ayı itibarı ile 7 milyon dolar borcumuz var. Böyle durumlarda futbolcularımız her zaman birlik beraberlik içindedirler. Başkanlarına her zaman güvenirler. Ayrıca şubatta 1.5 trilyon lira ödedik. Yani hiç ödemiyor değiliz".
Kapanışı Başkan yaptı ve eleştirileri yanıtladı:
"Galatasaray yöneticisi, geleneklere sahip, disiplinli yöneticidir. Ben, Galatasaray'da yaptığı görevi şahsi menfaatleri için kullanmayanlarla çalışan bir başkanım. Bu kurala çok önem veririm. Arkadaşlarımdan hiçbir şikayetim yok. Hepsine teşekkür ederim. Bir gün bile bana saygısızlık yapmamışlardır."
Başkan'ın Top 3'ü
Özhan Canaydın'ın dört yıllık döneminde yandığı, şanssızlıktan şikayet ettiği ilk üç olay sıralaması aynen şöyle:
1- Stat kredisi
2- Ribery'nin gidişi
3- 6-0'lık Fenerbahçe maçı
Ancak başkan notunu hemen düşüyor: "Ribery'yi öyle takip ediyorum ki, her maçını hırsla izliyorum. Şu anda çok formsuz. Mahkememiz devam ediyor. 5 milyon doları alacağız. Gitmeden önce eşi hamileydi. Jinekoloğa bile biz götürdük. Bu adama nasıl inanmayalım".
Projeler değişmedi
Başkanın projelerinde bir değişiklik yok. Hepsi aynı. Önem sıralamasını şöyle yapıyor:
1- Sportif başarı
2- Riva
3- Seyrantepe
4- Stat
Ve ekliyor: "Ama bunlar bilinen yatırımlar. Önemli olan pratikte çözebilmektir. Bunların değerlendirmesi çok yakında olacaktır. 15 Nisan'da yapılacak Riva kongresinden sonra Galatasaray'ın önü açılacaktır".
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın