"Stat projesi, 1996’da çok iyi bir teşebbüstü. Ama çok uzadı. Hiç gocunmamak lazım. Şehir içinde bir stat yapabilmek için, sadece 3 sene izin alma işlemleri sürdü. Niye eski projede ısrar ediyoruz ? Çünkü içinde 5 bin kişilik konser alanı olacak. Genel kuruldan, 118 milyon dolar harcama yetkisi alındı. Maksimum değerde bir yetki alınsın da, bir daha depasman için yetkiye gerek duyulmasın dendi. Biz stadı 55 milyon dolarlık maliyete indirdik. Kulüp kulesini yapmayacağız. 10 milyon dolar tasarruf yapacağız. 42 bin kişilik stadı bitirmiş oluyoruz."
"Yap - işlet - devret modeliyle bize 7 teklif geldi. Ancak bu modelle 5 veya 7 sene gelir elde edemeyeceğiz. O zaman nasıl yaşayacağız? Düşünün, bu yıl bütün kombinelerin hepsi rekor düzeyde satıldı. 5.5 milyon dolar gelir sağladık. Tam sezona girerken, tertemiz para. Şimdi, bundan yoksun kalamayız. Yap - işlet - devrete bırakırsak 7 sene nasıl geçineceğiz ? Biz diyoruz ki, gelin bizle ortak olun. Siz finasmanı yapın, biz sahayı ortaya koyalım. 10 veya 15 sene içinde yüzde 55’i Galatasaray’ın, yüzde 45’i yatırımcı firmanın olmak üzere, paylaşarak bu stadı yapalım."
"İlk defa açıklıyorum burada. Bir ay içinde yüzde 90’ı çözülmek üzere. Hemen eski açıktan başlayacağız. Ama yüzde 10’luk pay bırakıyorum. Ben imzayı atmadan olacak demem. 18 civarında teklif alarak geldik. İş bitene kadar sır olarak kalması lazım. Biz söz verdiğimiz konuların içinde sadece stadda rötar yaptık. Ama 6 aylık sürede, 6 senede yapılacak işlere imza attık. Güzel şeyler oluyor. Toprağın altına mantarları ektik, sonbaharda bile çıkartabiliriz."
"Avrupa’da 750 bin Galatasaraylı tespit ettik. Bu potansiyeli harekete geçireceğiz. Merkezi Köln’de olmak üzere, Avrupa’da konfederasyon kuracağız. 750 bin kişiye Galatasaray taraftarlık belgesi vereceğiz. Uzun süre bu işlerle ilgileneceğim. Avrupa’da toplam 2.5 milyon Türk futbolsever var. UEFA bizi bu yüzden seviyor. Dört büyük kulüp, Avrupa’da ürün satmak için ortak çalışmalıyız. Öncülük yapacağım."
"Galatasaray’da göreve geldiğim ilk gün baktım, futbolcuların başında kebapçı, antenci, köfteci şapkaları vardı. Bu, beni oldukça rahatsız etti. Teknik Direktör Lucescu’ya bunun nedenini sordum. Bana, para alamadıklarını ve 600 dolar karşılığında, bu şapkaları taktıklarını söyledi. Hemen duruma el koydum ve bunu engelledim. Eğer takmak istiyorlarsa, Galatasaray şapkası taksınlar. Zaten bütün paralarını ödedim."
"Bir gün balkonda antrenman izliyordum. Hakan Şükür oradaydı. Hatırını sordum. Daha sonra bana, İngiltere’de oynayacağını açıkladı. Hayırlı olsun dedim. Hoca üst katta ve ben hep oradayım. Bir kere bile bir şey söylemedi. Söylese, elinden tutar, hocaya götürürdüm. Teknik işe karışmam. Onun için üzülüyorum. Ama milli takım da onsuz üç gol attı. Mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu. Bize çok sıkışık dönemde geldi. Bundan rahatsız oldum."
"Hasan Şaş giderse, hayırlı olsun. Şartlarımızı ortaya koymuştuk, kabul etmedi. Biz de, oğlum kafanı bozma futboluna bak, dedik. Önemli bir para verdik, istemedi. Hâlâ randıman alamıyoruz. Onu bir Arap takımı ve Liverpool istedi. Menajerleri yıllık 3.5 milyon dolar talep etmiş,tabii olmadı. Adamlar, masraflı diye Rivaldo’yu bile satıyorlar. İstesem iki saatte imzalatırdım. Ama bu bir başarı olmaz, insan haklarına da aykırı."
"Nouma, bize 600 bin dolara gelmek istedi. Kulübü de, 250 bin dolar talep etti. Geri çevirdik. Bir süre sonra Beşiktaş devreye girdi, yine bize geldiler. Fiyat artırmaya çalıştılar. Yine kabul etmedik. Takımdaki dengeleri bozamazdık. İsteseydik, hemen alırdık. Mondragon olayı çok üzücü. Türkiye’nin parasına yazık. Bu işi zafer haline getirip, şov yapsaydık, Beşiktaş yönetimi sarsılırdı. Ama yapmadık. Konuyu da hemen kapattık."