Bu yoğun çalışma ortamında, randevu talebimizi geri çevirmiyor. Gergin olduğunu ve sıkıntıya gelmediğini bilerek, ‘Sizi fazla sıkmadan 6 soru yönelteceğim’ diyorum. Söze, G.Saray’daki en önemli eksikliğe, 10 numaranın olmayışına parmak basarak başlıyor ve diyor ki, ‘Ahh, keşke takım içinde benim gibi biri olsa!’
Birinci sorumuzu yöneltiyorum ve diyorum ki: ‘Bir gün G.Saray’a teknik adam olacağın aklına gelmiş miydi?’
‘Futbolculuğumda, G.Saray’a gelirken bir şartım vardı. Takım UEFA Kupası’nı kazanmalıydı. Bunu ilk kez size söylüyorum. Sözleşmemdeki ilk şartı kazandığımız kupayla yerine getirmiştim. Ben, futbolla yatıp, futbolla kalkan biriyim. Sadece o günü yaşar, geçmişe değil, geleceğe bakarım. Kendi kendime ‘bugün ne yapıyorsun?’ diye sorarım. Asla arkama bakmam. Bu benim hayat felsefem. Ve antrenörlük kariyerim boyunca da devam edecek.’
- Kendinizi bir müteahhidin yerine koyun. Çimentonuz, demiriniz, harcınız oyun kalıbına yeterli mi?
‘Bu inşaatın nerede, ne zaman kurulacağı tespit edildi. Temeli kuvvetli. Çimentonun, harcın ve tuğlanın yedekleri de var. Her mevkiide rekabet olması gerekir. Hedef, inşaatı güzel bitirmektir, titiz davranmaktır. Sezon bittiğinde ortaya temiz bir bina çıkacaktır: yani şampiyonluk.’
- Teknik adamlık mı zor, yoksa futbolculuk mu?
‘Futbolcu olarak kendinden sorumlusun. Kendi faktörlerin kendini etkiler. Futbolcuyken gol atacaksın, iyi yaşayacaksın, profesyonelce davranacıksın. Para da kazanıyorsun doğal olarak. Teknik adamlık öyle değil. Burada dış faktörler de ön plana çıkıyor. Teknik direktör olarak birçok kişiye bağımlısın. Mücadeleni vereceksin ki, ben buna hazırım.’
- Avrupa kupalarını izledin. Genareller mi, yoksa askerler mi sahnedeydi?
‘Futbol artık çok değişti. Her takım belirli bilgi birikimleriyle geliyor. Herşeyden haberleri var. Spor, insani bir oyundur. Artık herkes Avrupa’ya açılmıştır. Bulgarlar, Rumenler ve şimdi de Yunanlar piyasada. Kimse Yunanistan’ın şampiyon olmasını beklemiyordu. Ama onlar zoru başardı. Aynen Türk Milli Takımı’nın Dünya Kupası’nda 3. olması gibi.
Daha önce kim bilebilirdi G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazanacağını. Portekiz’e bakın, 4 tane 10 numara diye tabir edilen futbolcusu var; Figo, Rui Costa, Deca, Ronaldo. Ama şampiyon olamadılar. Disiplin, birlik, beraberlik... Her oyuncunun bu kavramları özümsemesi lazım. Başarı, ancak bu şekilde gelir. Yunanistan bir bütün oldu, hepsi bir arada oynadı. Ve başardı. Demek ki, futbol bir ekip oyunu. Askerler daha fazla mücadele etti.’
- Hiç, ‘Ahh şu anda takımımda oyun içinde benim özelliklerimi taşıyan biri olsa’ diye düşündüğünüz oldu mu?
‘Benim gibi bir futbolcuyu kim istemez -gülmeye başlıyor- Benim gibiler nadirdir, kolay kolay bulunmaz. Ve her takım böyle bir futbolcuya ihtiyaç duyar. Bir yıldız, oyunun kaderini değiştiriyor. Ben, futbolculuğumu sevdim. Aynı şeyi futbolcularımdan da istiyorum. Kim isterse yapsın, önemli değil.’
- Takımın başındasınız. Liderlik vasfınızı nasıl öne çıkarıyorsunuz?
‘Yaşamım her zaman kazanan bir aile içinde geçti. Kariyeri kendin inşa ediyorsun. Ben, takımdaki bir futbolcuyu o an içinde değil, zaman içinde değerlendiriyorum. Karamsar olmayı hiç istemem. İyimserimdir ama, belli etmem. Karamsar rüzgardan nem kapar. İyimser ise geleceğe hoş bakar. Liderler de herkese kucak açar. Liderliğime gelince, herkese eşit davranırım. Sonuçta sabırlıyımdır. Herkese de yelken açarım.’
Söyleşimiz bittiği anda Hagi, ayağa kalkıp, ‘Benimle futbol konuşan kişilere kapım her zaman açık. Ben, futbol hastasıyım. Futbol dışında soru sormadığınız için size teşekkür ederim’ diyerek yanımızdan ayrıldı. Ve hemen işinin başına dönüp, kaldığı yerden devam etti.
Kaynak: İlhan SÖYLER / Hürriyet