"CSKA maçında sağda oynadığım için çok başarılı olduğum yazılıyor. Ben Adana Demir'in genç takımından beri defans hariç her yerde oynadım. Sağda, solda, forvetin arkasında, hatta santrafor. Hocalarım bana ne görev verdiyse, yapmaya çalıştım. CSKA maçında da görevimi yerine getirdiğimi düşünüyorum. Hoca, G.Antep'te solda oyna derse, orada görevimi yapacağım. Bence en iyi oynadığım yer, küçüklüğümden beri alışkın olduğum 4-4-2'nin sol kanadıdır. Ama hocam beni şablonun neresine koyarsa orada oynarım. Mevkii ayırt etmem.
Ben Diyarbakırspor maçında da şut çektim, gol olmadı; orta yaptım, Hakan Ağabey'in bir karış üstünden geçti. Buna göre futbolcuyu, çok iyi, çok kötü futbolcu diye algılarsak, dünyada futbolcu kalmaz. Maçtan maça farklı şeyler olabilir. Bazen çok çabalarsın, sonuç elde edemezsin. Örneğin Hakan Ağabey bir maç gol atamazsa kötü futbolcu mu olacak?
Dünya Kupası'ndaki iyi performansım sonrası herkes benden en az o kadar, hatta daha üstünde performans bekliyor. Ancak herkesin gözardı ettiği bir nokta var. Dünya Kupası 7 maçlık bir periyot. Oraya tüm konsantrasyonumuzu vermiştik. İyi de sonuç aldık. Ama artık orası bitti. Ben artık ne dünyayı ne de kupasını konuşmak istemiyorum. Bana birileri Dünya Kupası'ndan bahsedince 'Kapatın bu konuyu' diyorum. Dünya Kupası bende sadece bir anı olarak kalacak.
Geçen sezon çok kötü maçlar oynamadım. Futbolum Dünya Kupası sonrası kimseyi kesmedi. Oysa ben yine çalışıyordum, çabalıyordum. Bu kadar yıpratılacak kadar kötü değildim. Bu sezon daha iyi olacağımı hissediyorum. Şu anda kadro 27 kişi. Bir takım daha kaç kişi olur, bilemem. Bence hiçbir yere takviye gerekmez. Bu şahsi fikrim. Kendime ve arkadaşlarıma güvendiğim için böylü düşünüyorum.
Ben de hata yaptım
Dünya Kupası sonrası yaşadıklarımı en iyi ben biliyorum. Bu kötü yılı bana geçirttiler. 'Hasan para aldı. Başka takıma imza attı' dediler. Yapmadığım şeyleri yaptı diye gösterttiler. Bunlar iftira gibi. Tabii ki, olumsuz etkiledi beni. Taraftarı da... Beni yuhaladılar bile. Futbolum eleştirilince hiçbir şey demem. Ama futbol dışındaki eleştirilerin hepsi beni üzer.
Ben de hata yaptım. Geçen sezon başı kulübümün teklifini kabul edebilirdim. Ama o zaman Barcelona, Real Madrid ve İnter'den çok ciddi teklifler vardı. Onları da düşünmek zorundaydım. Hepsi de gerçek tekliflerdi ama olmadı. Ama Galatasaray'da kaldığım için pişman değilim; çok mutluyum. Hayırlısı olsun artık.
Türk futbolcusu hakkını isteyince paragöz diyorlar. Avrupalı isteyince profesyonel diye karşılanıyor. Bir gün birisi, 'Sen Türkiye'de asgari ücret ne kadar biliyor musun?' diye sordu. Ben de 'Biliyorum. O asgari ücretle büyüttü babam beni' diye cevap verdim. O zaman var mıydı beni soran. Fakirliği, yoksulluğu iyi biliyorum. Duygu sömürüsü değil bu. Her çalışan gibi yalnız hakkımı istedim.
Monaco'da son transfer görüşmelerimi yaptım. İstanbul'a geldim. Yurt dışına çıkmam için şartlar iyi değildi. Şu anda 27 yaşındayım. En fazla iki veya üç transfer daha yapabilirim. Oturdum düşündüm. Zaten aklımda Galatasaray vardı. Burada 5 yıl geçirdim. Unutulmaz başarılar yaşadım. Bırakıp gitmek o kadar kolay değildi. Bu nedenle önce Florya'ya gittim, Fatih Hocam'la görüştüm. Aşağıda yönetim toplantısı vardı. Oraya indim. 'İmza atmaya geldim' dedim. Hiç para konuşmadan boş kontrata imza attım. Yönetici büyüklerim de çok duygulandı.
Şu anda kontratımı bilmiyorum. Parayı değil de, kaç yıllık olduğunu merak ediyorum. Büyüklerime güveniyorum. Onlar 5 yıllık uygun gördüyseler gene ağzımı açmam. Zaten bir daha transfer dönemi yaşamak istemiyorum.
Çok çalım attığım için eleştiriliyorum. Bazen ben de kendime kızıyorum. Ama bazı yerlerde çalım gerekiyor. Çok sıkışıp fakat pas atamadığım zaman kendimi buna mecburi hissediyorum. Vazgeçmeye çalışıyorum. Ancak alışkanlıkları değiştirmek kolay değil; yavaş yavaş olacak. Bu çalım hikayesine babam bile kızıyor.
Ben kendime küçükken çok güveniyordum. Çok iyi çalım attığım için herkes beni beğeniyordu. Futbol şov oyunu olduğu için bu çalımlar onların hoşuna gidiyordu. Futbolcu olmam konusunda en çok abim ve dayım bana destek oldu.
Futbolla hayatımı kurtarabileceğimi düşünebiliyordum. Çünkü ben kendine güveniyordum. Huzurum ve bana yeten bir param olsun; ailemi geçindireyim yeter. Asla fazla parada gözüm yok. Ama manevi yönden çok şeyler kazanmanın da mutluluğunu yaşıyorum.
Galatasaraylı futbolculara hep Lucescu ile Fatih Hoca sorulur. Lucuscu'nun kişiliği farklı, Fatih Hoca'nınki farklı. Herkesin bir tarzı var. Lucescu, alnımdan öperek motive ederdi beni. Bundan etkilenirdim. Ama Fatih Hoca öpmüyor diye bizi sevmiyor değil. Sevgisini farklı gösteriyor. O da bizi öpmek ister ama yaradılışıdır, yaklaşmaz. İdmana gelirken bir espri yapıp seni motive eder. Fatih Hoca da beni çok seviyor, biliyorum."