Önceki Haber Sonraki Haber

+90'ların önemi!

17/10/2005 Pazartesi

Geçen haftaya damgasını vuran Ergun Gürsoy'un "Fenerbahçe bizi her alanda geçti" sözlerine bir kez daha değineceğim. Neden mi? Camia bu konuda ikiye bölündü. Bir yarısı bu sözler yanlış derken, bir yarısı da Gürsoy sadece gerçekleri söylüyor ve hedef koyuyor mantığında...

Şimdi bu konuya iki kısımda bakalım. Birincisi: Sportif alandaki başarılar. Bu konuya geçen haftaki yazımda değinmiştim. Sportif alandaki başarılar ortada. Bu alanda henüz Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ı geçmiş olması zaten söz konusu değil. Bunda sanırım herkes hemfikir. Son yılları göz önüne alacak olursanız ve ligdeki duruma bakarsanız, yine Fenerbahçe'nin bu sözleri söyletecek kadar büyük başarıları olduğunu hatırlamıyorum.

Gelelim konunun ikinci ve en önemli kısmına. Stat, ekonomi, tesisleşme vs. gibi konular... Bunları hangi Galatasaraylı'ya sorsanız Fenerbahçe'nin statı, ekonomik durumu daha iyi der. En basit örnekle Fenerbahçe'nin statı 55 bin kişilik, tribünleri yeniden inşaa edilmiş. Ali Sami Yen ise restore edilmiş, makyaj yapılmış 25 bin kapasiteli bir stat. Bunlar aşikardır.

Burada önemli olan Galatasaray Kulübü'nün ikinci ağzından böyle bir açıklama yapılmasıdır. Peki diyeceksiniz ki herkesin bildiğini Ergun Gürsoy da söyledi. Ne var bunda?

Olaya bir de şu yönden bakın. Yöneticilerinin her fırsatta laf attığı, başkanının UEFA Kupası için "tesadüf" dediği bir kulüp için, "Her alanda bizi geçtiler" demenin mantığını açıkcası hala anlamış değilim.

Sonuçta ne mi oldu? Her fırsatta laf atmak için pusuda bekleyen Fenerbahçe yöneticileri bunu duyunca tabii ki bu fırsatı kaçırmadılar. Nihat Özdemir "Bizi örnek alsınlar" sözleriyle göndermede bulundu. Ben de şimdi soruyorum bunun ne gereği vardı?

Eğer eksikler varsa, bunları gidermek için neler yapabiliriz veya şu ana kadar ne yaptık gibi özeleştirileri yönetim içerisinde masaya yatırmak ve icraata geçmek gerekliydi. Fakat bu yönetim için her şey artık çok geç...

Galatasaray kötü değildi, Erciyes çok iyiydi

Galatasaray, her zaman oynadığı oyununu Kayseri Erciyesspor karşısında da ortaya koydu. Bu hafta da kadroda -Hasan Şaş dışında- ve oyun sisteminde geçen haftakilerden bir fark yoktu. Erciyesspor'un özellikle ilk yarıdaki iyi oyunu, bizim oyunda kötü görünmemize neden oldu. Bu da Erciyesspor'un orta alandaki üstünlüğünden kaynaklandı.

Orta alandaki eksikliğimiz Hasan Şaş'ın olmayışıyla daha ayyuka çıktı. Süper Lig'de Gerets, bu işi bu sistemle götürür. Fakat Avrupa'da yenen golleri çıkarmak bu kadar kolay olmayacaktır. Dolayısıyla orta sahada çalışkan bir isme daha ihtiyaç duyulacağı kesin. Sonuçta bu sezon Avrupa'da olmadığımıza göre bir sorun yok demektir. Herkes koltuğuna yaslansın göze hoş gelen, bol pozisyonun olduğu Galatasaray maçlarını izlesin. Tabii ki beraberlikler ve mağlubiyetler olacaktır. Fakat bu tür puan kayıplarının şampiyonluk yolunda pek de sorun çıkaracağını sanmıyorum.

Bu sezon, hakem düdüğünü çalmadan maçın bitmediğini bir kez daha, birçok örnek ile öğrendik. +5 puanı, +90'larda bulduk. Bu da aslında futbolda bir nevi profesyonelliğin, disiplinin göstergesidir.

Gerets'in takıma kattığı en büyük özelliklerden biri de, futbolcuların 90. dakikada bile oyuna yeni başlamış gibi olmaları. Hem kondisyon, hem de kafa yönünden düşüşe geçmemeleri. Zaten bunun en açık göstergesi de, Gerets'in yüklemeleri sonucunda sık sık sakatlıkların yaşanması.

Bu maçta gözüme çarpan bir futbolcu vardı. O da Erciyesspor'daki Serge Die... Erciyes, bu adamı Fransa'nın Nice takımından 400 bin euroya transfer etmiş. Çok yetenekli, teknik ve mücadeleci bir yapısı var. Ayrıca bileklerine hakimiyeti de mükemmel. Bence sahanın en iyi isimlerinden biriydi. Söylemek istediğim, istenince ucuz ama kaliteli futbolcu bulunuyormuş demek ki... Yıllardır milyon dolarlık futbolcuların halini gördük. Artık gözümüzü açmak zorundayız...



Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  Ana Sayfaya Dön
Webaslan Anasayfasına Dön