Arif Erdem, futbol hayatında en büyük hatayı İspanya'dan Türkiye'ye dönmekle yaptığını söyledi. 1991 yılında geldiği Galatasaray'da 15 yıl boyunca 6 lig, 1 de UEFA Kupası şampiyonluğu yaşayan ve birlikte zirveye çıktığı Fatih Terim'in ikinci döneminde futbolu bırakmak zorunda kalan Arif Erdem, futbola başladığı günden Galatasaray'daki zafer dönemlerine, çalıştığı teknik adamlardan Milli Takım'da yaşadıklarına, Türkiye'deki spor yazarlarından futbolculara ve futbol anlayışına, gelecekle ilgili düşüncelerine kadar Futbol Extra dergisine önemli açıklamalarda bulundu. Herkes gibi kendisinin de futbola sokak aralarında başladığını ifade eden Arif Erdem, "Ortanca ağabeyim Hayrettin futbolcuydu. İkinci liglerde oynamıştı. Mahalle maçlarıma gelirdi ve bir gün bana 'Sendeki bu yetenek Allah vergisi, bu işe devam et' dedi. Bütün işimi gücümü o yönde planlamamı söyledi. Zeytinburnuspor ile başlayıp bu günlere geldim. İlk hocam Ömer Kaner'dir. Zeytinburnuspor'da PAF Takımı'na kadar yükselmiştim. O sıra Ömer Kaner hoca beni A takımla idmanlara aldı. Ben altyapıya bağlı değildim. Zeytinburnu'nda Yeşilılgaz diye bir amatör takım vardı, oradan çıkmıştı lisansım, amatördüm. Boluspor ile deplasmanda oynanacak bir maç vardı; o maçın 18 kişilik kadrosuna beni de aldılar. Daha sonra Fenerbahçe oynayan Şenol ağabey sakatlanınca, hoca beni oyuna aldı" dedi.
İlk maçında yasal olmayan bir şekilde forma giydiğini ifade eden Arif Erdem, "17 yaşındaydım, heyecanlıydım. Ama ilginçtir, profesyonel sözleşmem yoktu, amatör futbolcuydum. Hiçbir şey bilmiyordum. Zeytinburnuspor altyapısından olsaydım o zaman A takımda oynayabiliyormuşum meğer ama Yeşilılgaz'ın amatör futbolcusu olduğum için bu benim Zeytinburnuspor A Takımı'nda oynamama engelmiş. Bu şekilde yasal olmadan epey maç oynadım. A takımda o şekilde oynayamayacağım söylendi ama oynadım. Beşiktaş'a karşı da oynamıştım. Konyaspor maçı vardı. Bu maç öncesi oynayamayacağım ortaya çıkınca bir daha forma giyemedim" diye konuştu.
Galatasaray'a kendisini Yurdeşen Karahasan'ın getirdiğini belirten Arif Erdem, "O sezon sonunda beni Galatasaray ve Fenerbahçe istedi. Ömer Kaner hocamın niyeti Fenerbahçe'ye götürmekti. Ama Yurdeşen Karahasan beni Galatasaray'a aldı. Manevi babam gibiydi. Onun yanında Ökkeş vardı. Beni alıp Alanya'ya götürdüler, yani kaçırdılar. Bir ay orada kaldım. Yanıma Bayram ağabey diye bir koruma görevlisi vermişlerdi. Bir ay sonra Alanya'dan gelip Galatasaray'a iki yıllık imza attım. Fenerbahçe çok ısrarcıydı" dedi.
"Bugün 18 yaşında olsaydım, tercihim yine Galatasaray olurdu"
Galatasaray'a Fenerbahçe'nin önerdiği paranın 3'te bir fiyatına gittiğini söyleyen Arif Erdem, "O dönemlerde Galatasaray daha popülerdi. Avrupa'da olsun, Türkiye'de olsun. Mutlaka Galatasaray diye bir ısrarım yoktu, üç büyükler olsun da neresi olursa olsun düşüncesindeydim. Ama Yurdeşen ağabey faktörü etkili oldu. Fenerbahçe o dönem bana 750 milyon veriyordu, imzadan sonra bu ortaya çıktı. Ben Galatasaray'la 250 milyona anlaşmıştım. O bizim büyük başarılara imza atan kadroda Yurdeşen ağabeyin büyük emeği vardır. Bugün 18 yaşında olsaydım tercihim yine Galatasaray olurdu. Yine Galatasaray'ı tercih ederdim. İnsan içine girdiği zaman anlıyor. Doğru seçim yaptığımı içine girdiğinde anladım" ifadelerini kullandı.
Galatasaray'a transfer olmadan önce üç büyüklerden Beşiktaş'ın maçlarına gittiğini söyleyen Arif Erdem, "O dönem Beşiktaş'ta bir gençlik furyası vardı. Metin, Ali, Feyyaz, Rıza'lı kadro vardı. O dönem Galatasaray'a gidene kadar Beşiktaş'a bir sempatim vardı. Beşiktaşlı gibiydik ama asla fanatiklik ölçüsünde değil. Sadece taraftar olarak grup halinde maçlarına gidip gelirdik. Galatasaray'ın maçlarına gittiğim de olmuştu ama çok değil. Genelde hep Beşiktaş'ın maçlarına giderdim" dedi.
İlk transfer parasıyla evlerini onardığını belirten Arif Erdem, "Bizim evimiz gecekonduydu Zeytinburnu'nda. Yurdeşen ağabey bana 10 milyon bir tatil parası vermişti. O parayı alınca iki elim cebimde Florya'dan Zeytinburnu'na koşarak gitmiştim. Çünkü ilk defa 10 milyonu bir arada görmüştüm. Paraya bir şey olmasın diye, ellerimi cebimden çıkarmadan koşa koşa kendimi eve attım. Uçarak gitmiştim adeta. Yurdeşen ağabeyin benim hayatımda çok büyük emeği vardır. Sonra transfer döneminde aldığım o paralarla evi onardım, sonra da inşaat yaptık. Şimdi ailem orada oturuyor" diye konuştu.
"İspanya'dan Türkiye'ye dönerek hata yaptım"
Futbol hayatında hata yaptığı tek noktanın İspanya'dan dönmek olduğunu kaydeden Arif Erdem, "O dönemlerde Avrupa tutkusu vardı Türkiye'de. Benim de çocukluğumdan beri böyle bir hevesim vardı. Ama gittiğim takım olan Real Sociedad'ı hiç gözüm tutmamıştı. O zaman kötüydü. 2000'de gitmiştim. UEFA Kupası şampiyonu takımından kalkıp Real Sociedad gibi syuydum. Hiçbir şey bilmiyorduıradan bir takıma gidince eziklik yaşadım. Onun bana yansıması kötü oldu. 6 ay kalabildim, sonra ülkeme döndüm. Şimdiki aklım olsaydı, keşke 6 ay değil de orada 1-2 sene kalsaydım, sonra da büyük bir takıma giderdim. Benim futbol hayatımda en büyük yanlış olarak gördüğüm karar İspanya'dan Türkiye'ye dönmemdi" dedi.
'Türk futbolcusu neden Avrupa'da tutunamıyorı' sorusuna ise Arif Erdem, "Türk futbolcusu kafasını burada bırakırsa hiçbir zaman Avrupa'da başarılı olamaz. Kendisini oralı gibi görecek ve kafasını burada bırakmayacak. Profesyonel olacak. Bunları başaran Tugay var, Emre ve Nihat var. Kafasını kesinlikle Türkiye'den koparmalı" şeklinde cevap verdi.
Hakan Şükür'ün kafasının burada kalması, kendisini buradan koparamadığı için Avrupa'da başarısız olduğunu belirten Arif Erdem, "Buradaki ilgi Avrupa'da yok. Bunu Avrupa'da göremiyorsun. Alışmışsın da. Bir boşlukta hissediyorsun. İnsanlar o kadar içten değil. Normal insan statüsünde oluyorsun. Ama burada öyle değil, hemen seni bağrına basıyorlar. İlgi müthiş. Tabii ki bizim oyuncularımız oraya gidince kendine sıradan muamele yapıldığında adaptasyon sağlayamıyor. Türk insanı çok duygusal bir yapıya sahip olduğu için çok çabuk etkileniyor. Profesyonel olamıyoruz. Bir maçta yenildin mi üzülüyorsun, yıkılıyorsun ama Avrupalı bir futbolcu için tamamen normal karşılanıyor bu durum. Onlar mağlup olsa da gülüyor, eğleniyor, normal hayatına devam ediyor. Biz mağlup olunca stattan tesise veya otele gidene kadar otobüste çıt çıkmıyor. Avrupa'da başıma çok geldi. Real Sociedad'da oynuyordum, Barcelona'ya 6-0 mağlup olduk, 'Eyvah' dedim, korktum. Sonra taraftarların arasından stat dışına çıktım. Ben yüzümü saklıyordum utancımdan, onlar gelip bizimle fotoğraf çektiriyor, imza alıyordu" dedi.
Şu anda Türkiye'den Avrupa'ya gidebilecek ve kalma başarısı gösterecek futbolcunun olmadığını ifade eden Arif Erdem, "Türkiye'de şu anda böyle bir futbolcu yok. Bence şu anda Avrupa'ya gidebilecek futbolcular zaten gitti. İleride tek tük belki çıkar. Beşiktaşlı İbrahim Akın ileride gidebilir" dedi.
"Fatih Terim baştan gelseydi, Almanya'ya giderdik"
Fatih Terim'in yurtdışına çıkmadan önceki dönemiyle sonraki dönemini karşılaştıran Arif Erdem, "1990'da tanıdığım Fatih Terim ile 2002'de gelen Fatih Terim arasında tabii ki fark vardı. 1990'dan beri tanıdığım Fatih hoca daha babacan, herkesin problemleriyle uğraşan bir Fatih hocaydı. Ama yurtdışından geldikten sonra daha profesyonel olmuş, bu babacanlık gitmiş, duygusallığa yer vermeyen bir hoca görünümündeydi. Çok abartılı bir değişeme uğradı dersek bu yanlış olur. Değişmiş ama yüz seksen derece değil. 90'lı dönemdeki Fatih hoca bizi çok iyi tanıyordu, biz de onu çok iyi tanıyorduk. Sonradan onun istediği kıvamda bir futbolcu grubu olmadığı için istediği başarıları elde edemedi. Sonraki Fatih hoca beni şaşırttı, çünkü o sıcaklığı, yakınlığı hissedemedik. Onu bilmeyen, henüz yeni tanımaya başlayan bir takım kadrosu olması başarısızlıkta etkili oldu. Mesela Fatih hoca bana maça çıkarken, "Bugün bizden oyna tamam mı Arif" derdi, şimdi bunu başka bir futbolcuya söyledi mi maça çıkmadan adam bitiyordu. Bence biraz daha Galatasaray'da kalsaydı başarı gelirdi" diye yuydum. Hiçbir şey bilmiyordukonuştu.
'Fatih Terim, göreve baştan gelseydi A milli takım Almanya'ya giderdi' diyen Arif Erdem, "Fatih Terim, milli takımda bence başarılı oldu diyebiliriz. Çünkü umutlar hemen hemen bitmişti ve futbol olarak da tatmin etmiyordu. Gelecek için umut da yoktu fazla. Bir kan değişikliği şart görünüyordu. Doğru yapıldı ve Fatih hoca geldi. İyi de maçlar oynadık, şanssız bir şekilde veda ettik. Fatih hoca göreve baştan gelseydi, bence kesin Almanya'ya giderdik diye düşünüyorum, biraz geç geldi. Ersun Yanal da tabii başarısız addedilemez" ifadelerini kullandı.
Ersun Yanal'ın Hakan Şükür konusunda yanlış yaptığını belirten Arif Erdem, "Bu hocanın tasarrufudur. Mesela Hagi, Saidou'yu gönderdi, beğenmiyordu. Ama şimdi Gerets, Saidou'yu geri aldı ve takımın en iyilerinden biri. Her hocanın kendine göre bir tutumu vardır. Ancak Ersun hoca, Hakan Şükür konusunda yaptığı açıklamalarda samimi değildi. "Hakan'ın futbol yapısı benim sistemime uymuyor" diyordu ama aynı tarzda bir başka futbolcuyu kadroya alıp oynatıyordu. Bence bu kendi aralarındaki iç sürtüşmeden kaynaklanan bir olaydı. Futbolda, hele hele Milli Takım'da böyle bir kine yer olmamalı. Çünkü burası hepimizin ülkesi. Bakın bugün Almanya'ya gidemedik diye dizimizi dövüyoruz" dedi.
Türk Milli Takımı'nın dünyada her takımı yenebilecek güçte olduğunu söyleyen Arif Erdem, "A milli takımın başında Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli teknik adamlarından biri var. Türk Milli Takımı dünyada her takımı yenebilecek güçtedir. Yeter ki yüreğini, kalbini, zekasını sahaya yansıtsın. Türk futbolcusu çok yetenekli. Ancak son İsviçre maçında futbolcular çok stresli bir şekilde maça çıktı. Bizim dönemimizde istifade eden hocalar Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş. 1996 Avrupa Şampiyonası'nda Fatih hoca aynı kadro, 2000 Avrupa Şampiyonası'nda Mustafa Denizli ile yüzde 80 aynı kadro, 2002 Dünya Kupası'nda Şenol hocayla aynı kadro" diye konuştu.
"Şenol Güneş, Milli Takım'da değişimi gerçekleştiremedi"
Şenol Güneş'in Milli Takım'da değişimi gerçekleştirememesinin 2002'den sonraki çöküşün nedeni olduğunu söyleyen Arif Erdem, "Bana göre değişimi tutturamadılar. Yamalı bohça gibi oldu. Araya gençleri iyi serpemediler. Bana göre burada Şenol hocanın hatası var. Şenol hocanın bu konuda eleştirilmesi normaldir. O başarıdan sonra böyle başarısızlık yaşanması, ister istemez ona karşı eleştirilerin doğru olduğunu gösteriyor. Abdullah'ın Dünya Kupası'nda hiç oynamaması beni çok etkiledi, o olay beni yakmıştır. Neredeyse bu konuda Şenol hocayla Kore'de kavga bile edecektik. Ben kötü insan oldum bu yüzden Şenol hocayla Dünya Kupası'nda kapışmamdan ötürü" dedi.
2002 Dünya Kupası'nda Şenol Güney tarafından haksızlığa uğradığını söyleyen Arif Erdem, "Ben kendimi haklı görüyordum. 2002 Dünya Kupası'na gittiğimizde ben gol kralı olmuştum ve şampiyon takımın oyuncusuydum ama oynama şansı bulamıyorum. Bu olay şahsa göre deıerlendirilmemeliydi diye düşünüyorum. Kim hak ettiyse onu oynatmalı diye düşünüyordum. Benim tek kavgam oydu. Ben oraya en formda oyuncu olarak gelmişim, üstelik gol kralı olarak gelmişim. Ama bir tek maça ilk 11'de çıkmadım. Hiçbir şey bilmiyordu. Kaldı ki o kadar kötü oynadııımız maçlar vardı. Şenol Güneş ile karşılıklı oturduk konuştuk. "Bana karşı niye böyle düşünüyorsunuz" dedim. Kaldı ki milli takımın oraya gelmesinde önemli pay sahiplerinden biri de bendim. Ama o bunun cevabını veremedi, kendi adına kendisini haklı gördü. Sonucunda birbirimize karşı bir kırgınlığımız oldu. Dünya Kupası'nda Şenol hoca tarafından haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Hele hele Abdullah olayı. Bir dakika dahi oynatılmaması kadar abes bir şey olamaz" diye konuştu.
Abdullah'ın Çin galibiyeti sonrası 'Bu galibiyetin neresine seviniyorsunuz, futbol mu oynadık" sözleri nedeniyle oynatmadığı iddialarıyla ilgili olarak ise Arif Erdem, "Evet, Şenol hocanın bu tarz şeyleri vardı. Benimle ilgili de ona 'Böyle oynarsak bizden hiçbir şey olmaz' dediğim söylenmiş. Bunun yüzünden kapışmıştık Şenol hocayla. O da bana gelip 'Sen benimle ilgili, takımla ilgili böyle böyle demişsin' diyerek tavır almıştı. Bunlar çoluk - çocuk işleri. Koskoca bir antrenörsün, biz çocuk değiliz, gelirsin bize anlatırsın, bizimle konuşur diyalog kurarsın" dedi.
"2002 yılında Dünya Kupası'nı alabilirdik"
Böyle bir atmosferde dünya üçüncülüğünün çok büyük bir başarı olduğunu söyleyen Arif Erdem, "Ama bana göre bizim orada Dünya Kupası'nı alamayışımız da bir başarısızlık. Yüzde 90 alabilirdik. Hocaya göre doğru ama bizlere, bana ve bir çok takım arkadaşıma göre saha içerisinde o kadar çok yanlış işler oldu ki, mesela hiç oynamamış bir Mustafa İzzet'in yarı finalde oyuna girmesi, Brezilya ile ikinci maçı oynuyoruz... İlk maçta elimizden kaçırmıştık. İkinci maçta 1-0 yenmelerine rağmen biz de kazanabilirdik. İnsanlar o hataları göz ardı edince, kabullenme duygusu ağır basınca, bana göre kupayı alamadık. Açıkçası biz o takımla o kupayı alabilirdik. Her şeye rağmen dünya üçüncüsü olduk. Ama o takım Dünya Şampiyonu olabilecek bir takımdı. Şenol hoca için "Böyle hoca, şöyle hoca" diyemem. Bu karakterime ters. Ama ben şunu anlatmak istiyorum, o takım Dünya Şampiyonu olabilirdik. Bu yaşadıklarımız bizi üçüncü yaptı" ifadelerini kullandı.
Şenol Güneş ve yardımcılarının yanlış yaptığını vurgulayan Arif Erdem, "Mesela Abdullah'ın olayı bizim takımı o kadar çok etkiledi ki anlatamam. Ben çok üzülmüştüm. Bir defasında saha kenarında dayanamadım ve bağırdım. Resmen bağırdım. Ayıptır dedim ya. Çünkü Dünya Şampiyonası'na gelmiş o takımda forma giymeyen bir tek o kalmıştı. Bir dakika bile oynatılmadı. Sen 3-1 galipsin, son 3-4 dakika; o saatten sonra ne olabilir. Koy oyuna, ama koymuyor" dedi.
'Abdullah'ın yerinde sen olsaydın ne yapardını' sorusuna da Arif Erdem, "Ben saldırırdım Şenol hocaya. Ne bileyim, böyle bir ezikliği kaldıramazdım. Ben çoğu maçta oynadım, tabii maçların son birkaç dakikasında. Buna rağmen adama çıkıştım, bir de böyle bir şey olsaydı kim bilir ne yapardım. Sanki bende sihirli değnek varmış gibi, takım 2-1 mağlup, Arif son iki dakika gir. 1-0 mağlup, Arif gir. Ben David Copperfield değilim" şeklinde cevap verdi.
Ergun Gürsoy'un "Fenerbahçe'nin gerisinde kaldık" sözüne hak verdiğini söyleyen Arif Erdem, "Camia olarak Galatasaray hiçbir zaman Fenerbahçe'nin arkasında kalmaz. Tesis anlamında, kurumlaşma anlamında Fenerbahçe'nin yaptığı çok güzel şeyler var. Stat olayı filan. Biz kaç senedir stat yapmaya çalışıyoruz ama hep aynı senaryolar. Ben Ergun ağabeyin bunu söylemek istediğini biliyorum. Ama Galatasaray'ın başarısını hiç kimse inkar edemez. Galatasaray Avrupa'da ve dünyada tanınan en önemli Türk takımı. Kimse Galatasaray'ın başarılarına tesadüf diyemez. Galatasaray'dan büyük bir takım varsa Galatasaray'ın başardıklarını başarsın, onun aldığı kupaları masanın üstüne koysun, ondan sonra 'Ben Galatasaray'dan büyük takımım' desin. O zaman hep beraber şapka çıkartalım. Ben Galatasaray'ın büyüklüğünü hiçbir yerde ezdiremem" ifadelerini kullandı.
"Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz"
Galatasaray'ın anlayışının farklı olduğunu söyleyen Arif Erdem, "Fenerbahçe'ye bakıldığı zaman, yönetimde ve çevresinde gözünü paradan sakınmayan insanlar var. İstendiği zaman istenen parayı masanın üzerine çıkartıp koyabilen insanlar var. Galatasaray'da hiçbir zaman böyle bir şey olmadı. Galatasaray Liseli - Alaylı kavramı vardır Galatasaray'da. İzin verilirse, Galatasaray'da da bu tip zengin insanlar var, onların önü açılır. Stat da yapılır tesis de yapılır. Galatasaray kendi yağıyla kavrulmaya çalışan bir takım. Ben bu başkandan karakter ve kişilik olarak çok ümitliyim. Çok karakterli bir başkan. Ağır başlı ve insancıl. Onu çok uzun süredir tanıyorum. Çok da çaba sarf ettiğini biliyorum" dedi.
Galatasaray'da kimsenin parasının kalmayacağını kaydeden Arif Erdem, "Galatasaray'ın bakkala çakala borcu olacağını sanmıyorum. Ama muhakkak ödemelerde gecikme var. Ben 15 senedir bunu yaşadım. Ödemelerimizi hep geç alırdık, bunu herkes böyle kabullenirdi. Ama kesin olan bir şey var ki, Galatasaray'da hiçbir futbolcunun bir lirası kalmamıştır. Bir tane futbolcu çıksın desin ki, "Benim kulüpte bir liram kaldı" diye, kalmamıştır. Bu kadar iddialı söylüyorum. Benim 27 bin dolar kadar alacağım var, bunu da yakın zamanda alacağımı biliyorum" dedi.
Gökdeniz'in yaptığının aptallık olduğunu belirten Arif Erdem, "Türkiye'de bahis oynamayan futbolcu yoktur. Bir futbolcunun zevkidir, heyecanıdır, oynayabilir. At yarışı oynanıyor, bunu da oynayabilir futbolcu. Ama Gökdeniz gibi böyle büyük bir olayın içine girmek başka bir şey. Bana göre aptallık. Bırak kim ne oynuyorsa, ne kazanmak istiyorsa kazansın, kendin oyna, başkaları adına niye yapıyorsun. Gökdeniz burada aptallığına yenik düştü" dedi.
Gökdeniz'in hemen yurtdışına gitmesi gerektiğini kaydeden Arif Erdem, "Öyle bir şey ki, futbolcu böyle bir şey yapmışsa bana göre futboldan men edilmeli. Ama ne yazık ki bizim s.ansım, amatördüm. Boluspoülkemizde her şey kuralına göre oynanmıyor. Bunu Gökdeniz'in cahilliğine vermek lazım. Şimdi bu şekilde Gökdeniz Türkiye'de top oynayamaz. Her maçtan sonra bu gündeme gelecek. Bence Gökdeniz yurt dışına gidebiliyorsa hemen gitsin. Türk insanı bu tarz şeyleri unutmaz. Hayatımda hiç bahis oynamadım, teşvik olayı hiç başıma gelmedim" diye konuştu.
ğiyuydum. Hiçbir şey bilmiyordu
"Bana göre Türkiye'de futbol giderek geriliyor"
Türkiye'de bir daha Trabzonspor'un veya Anadolu'dan bir takımın şampiyon olma şansının olmadığını belirten Arif Erdem, "Futbol artık maddiyat olmuş. Bu hem kulüplerden, hem de mevcut sistemden kaynaklanıyor. Bana göre de Türkiye'de futbol giderek geriliyor. Federasyonun havuzla ilgili yaptığı değişiklik, sistemi biraz ateşledi. Güzel bir olay. Futbol artık güce dayalı olmaya başladı. Artık dünyada göze hoş gelen futbolcu anlayışı ikinci plana gitti. Şimdi Alex iki çalım atıyor, maçın yıldızı ilan ediliyor. Çünkü o tür topçuya Avrupa'da yer yok. Göze hoş gelen değil, güce dayalı futbol anlayışı geçerli oldu. Dikkat edin, futbol kalitesinin düşmesi, tribündeki seyirciyi de azaltıyor. Ne taraftarlar şimdiki futboldan zevk alıyor, ne de biz futbolcular" dedi.
Turkcell Süper Ligi'nde yabancı futbolcu sayısının en fazla 3 olması gerektiğini söyleyen Arif Erdem, "Yabancı sayısını çoğaltmak istiyorlar, bana göre bunu yaparlarsa Türk futbolunu iyice bitirirler. Bana göre en fazla üç yabancı futbolcu olması lazım. Türk futbolcusunun önünü açmazsanız ilerde alt yapılar iyice kuruyacak. Bugün futbolumuzda yaşanan duraklamanın nedeni de alt yapıdan kimsenin gelmeyişi. Düşün, elle tutulur kim var genç olarak alt yapıdan. Koca ülkede bir sol bek yok. Bunun için korkusuz olacaksın ve gençlere önem vereceksin" dedi.
Yabancı teknik adamlar konusunda da değerlendirmede bulunan Arif Erdem, "Yabancı teknik adam önce kendisini düşünüyor. Ben kulüp başkanı olsam yerli teknik adamlara emanet ederim takımımı. Ama şu anda malum pazarın içindeki o meşhur yerlileri düşünmem. Nöbetçi antrenörler değil de, daha yeni ve ufku geniş onların önü açılmalı. Türkiye'de çok antrenör var ama elle tutulur çok antrenör yok ne yazık ki" diye konuştu.
Hayatında dava açtığı bir gazete veya yazar olmadığını söyleyen Arif Erdem, "Bir tane yazara açacaktım, son anda vazgeçtim. Futbolla ilgili en ağır yazılar yazıldı, hiçbirine bir şey söylemedim. Bir defasında milli takımla İsviçre'ye 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra birisi Galatasaraylı futbolcuları vatan haini ilan etmişti Bu yüzden milletle kavga etmiştik. Sonra o kişi gelip bizden özür diledi ve davadan vazgeçtim. En beğendiğin yazar Ömer Üründül. Onu çok beğenirim. Tamamen futbol bazında yorum yapıyor, şahıs işlerine girmiyor" dedi.
Türkiye'ye gelen en iyi yabancıların Hagi, Taffarel, Anelka, biraz da Kleberson olduğunu söyleyen Arif Erdem, en iyi teknik direktörün de Karl Heinz Feldkamp olduğunu söyledi. Feldkamp'ın her yönüyle mükemmel bir teknik direktör olduğunu söyleyen Arif Erdem, "Türkiye pazarında iyi iş yapan yabancı teknik adamlar var, mesela Daum gibi ama ben hiç tutmuyorum. Göze hoş gelen futbol oynatmıyor. Bana göre Daum Türkiye'de takımını şampiyon yapsa da başarılı değil" dedi.
"Hakemler ister istemez takdir haklarını 3 büyüklerden yana kullanıyor"
En beğendiği hakemin Orhan Erdemir olduğunu, beğenmediği hakem olmadığını söyleyen Arif Erdem, "Serdar Tatlı saha içinde çok sert ama iyi hakem. Dövecek gibi. Metin Tokat da iyidir. Haklarında çok yaygara yapıyorlar ama genç hakemler çok iyi. İspanya'da da oynadım, oradaki hakemler de aynı hataları yapıyordu. Hakemlerin televizyonda yargılyuydum. Hiçbir şey bilmiyorduanması yanlış. Futbolu bilmeyenler hakem yorumu yapıyor. Futbol hayatımda bir tane kırmızı kart gördüm, o da Oğuz Sarvan'dan. Haklı mıydıı Bana göre yüzde 50 - 50. Emre Aşık ile girdiğim bir pozisyondan dolayı göstermişti" diye konuştu.
Bazen ister istemez hakemlerin takdir hakkını 3 büyüklerden yana kullandığını söyleyen Arif Erdem, "3 büyükler hakemler tarafından kollanıyor değil de hakem ne yapsını Bir karar veriyorsun, 30 bin kişi birden çullanıyor. Bazen ister istemez hakemler takdir hakkını üç büyüklerden yana kullanıyor" dedi.
Galatasaray'ın değil futbolun vefasız olduğunu kaydeden Arif Erdem, "Futbolda dün yok. Hep önüne bakacaksın. Dünle yaşamaya kalksaydık biz hiç omuzlardan inmezdik. Bunu bilmen lazım. Futbolu bırakmam bana dokundu ama bunu bilen insanım. Günü geldiği zaman bırakmayı. Futbolu bırakmakta gecikmedim, belki de erken sayılır. İki yıl daha rahatlıkla oynayabilirdim ama sonuçta Galatasaray'da bırakmayı düşündüğüm için bu kararı aldım. Böyle daha hoş olacağını düşündüm" dedi.
Kaptan Bülent'e karşı vefasızlık yapıldığını düşündüğünü söyleyen Arif Erdem, "Bülent bana göre Galatasaray'la ismi özdeşleşmiş bir insan. 20-25 senedir G.Saray'ın içinde bir insan. Teknik direktör kimse, onun yanında antrenör olmalıydı, ona güzel bir jübile yapılmalıydı. Bülent çok kalender ve saygıdeğer bir insan. En iyi şekilde onore edilmeliydi" dedi.
"Antrenörlük ile takım menajerliği arasında bir tercih yapacağım"
Bundan sonra antrenörlükle takım menajerliği arasında bir tercih yapacağını, buna eşiyle birlikte karar vereceğini belirten Arif Erdem, Teknik Direktör Gerets'in iyi ve cesur bir teknik direktör olduğunu kaydetti. Gerets'in Galatasaray'da Terim'den sonra üç forvet oynatan cesur bir teknik direktör olduğunu söyleyen Arif Erdem, "Bence doğru karar. G.Saray tek forvet oynayamaz. Birkaç maç iki forvet oynarsın ama üç forvet idealidir G.Saray için" ifadelerini kullandı.
Özhan Canaydın'ın hakem hatalarına bir barkovizyon gösterisiyle gösterdiği tepkiyi değerlendiren Arif Erdem, "Özhan Canaydın sessiz sakin bir adamdır. Olup bitenlerden sonra o da çıldırdı ki, böyle bir tepki verdi. F.Bahçe'nin ağırlığı var tabii. Başkan sonunda şunu anladı geç de olsa. Türkiye'de bağırmadan bir şey olmuyor. Başkanımız onu fark etti ve bağırmaya başladı. Çok bağıran çok kazanıyor Türkiye'de" dedi.
'Hiç ağladığın maç oldu muı' sorusuna Arif Erdem, "UEFA Kupası'nı kazandığımız maç sonrası sevinçten ağladım. A.Bilbao maçı vardı, bir üst tura çıkacaktık, son saniyede bir gol kaçırdık ve 1-0 mağlup olduk8 O maçtan sonra da üzüntüden ağladım" şeklinde cevap verdi.
Futbol hayatında en güzel golünün sorulması üzerine Arif Erdem, "Bilmiyorum, toplam 106 gol atmışım, çok güzelleri var içinde ama en anlamlı olanı Manchester United'a attığım goldür" ifadelerini kullandı.